Cuma, Şubat 01, 2013

Aşk Tanrıçası'nın Yemek Okulu



  '' Günün Tarifi: 1 ölçü tereyağı, 1 hüzünlü hatıra ve 1 tutkulu DİLEK! ''



   ''Holly, aşk ve iş hayatında yaşadığı sorunlardan kaçmak için bir sığınak gibi gördüğü Mavi Yengeç Adasındaki Aşk Tanrıçasının Yemek Okulunu işleten büyükannesinin yanına döner. Kısa süre sonra çok sevdiği büyükannesinin ölümüyle ona sunulan yeni hayata sımsıkı sarılır. Fal bakma yeteneği ve muhteşem yemekleriyle adada oldukça ün yapmış büyükannesinin bu mirası, Holly'nin tutunacağı güçlü bir dal gibidir. Bu görev aynı zamanda büyük bir sorumluluğu da beraberinde getirir; ada halkına umut dağıtıp yaşam gücü veren Aşk Tanrıçasının Yemek Okulunu ayakta tutmak zorundadır. 
   Bu konuda yeteri kadar tecrübesi olmayan Holly’nin elinde ona yol gösterecek iki şey vardır; büyükannesinin dilek ve hatıralarla yarattığı, muhteşem yemeklerle dolu tarif defteri ile masalsı bir geçmişe ışık tutan günlüğü…


   Aşk mutfağında hazırlanan, tarifinde hüzünlü bir hatıra ile tutkulu bir dileğin olduğu leziz bir yemeğe davetlisiniz…'' diye yazıyor kitabın arka kısmında..

   Holly Maguire'ın Maine’de, Mavi Yengeç Adası'nda yaşayan ve aşçılığı kadar falcılığıyla da ünlenmiş rahmetli büyükannesinin kehanetine göre, Holly'nin gerçek aşkı, nefis bir İtalyan lezzeti olan Sa Cordula'yı seven dünya üstündeki sayılı insanlardan biri olacaktı. 


   Baharatlı tereyağında sotelenmiş kuzu bağırsağı ile soğan, domates ve bezelyeden yapılan bu yemek, görüntüsüyle de kullanılan malzemenin aslını inkâr etmezdi.

   ''Güveçte bağırsak seven biriyle tanışırsam 'o kişi' olduğunu anlayacağım, öyle mi?'' Holly bu soruyu yıllar boyunca defalarca sormuştu. ''Yani bu mu? Bütün falım bu kadar mı?'' Her defasında büyükannesinin, 'Tabii ki hayır güzel kızım, şaka yapıyorum! Senin gerçek kaderin çok mutlu olmak' demesini umuyordu.
Bu kadarını duymak Holly için yeterliydi.

   Oysa Camilla Constantina asla şaka yapıyorum diyecek biri değildi. Hatta şaka yapacak biri bile değildi.
''Evet, doğru.'' Büyükannesinin cevabı her defasında aynı olurdu ve ışık saçan kara gözleri asla açık vermezdi. ''Taşlar öyle söyledi.''



   





   Bugün yemek konulu film yazmak yerine değişiklik yapıp bu kitabı yazmak istedim. 2 gün önce aldım. Aralıksız okudum. Çok sade bir dille yazılmış, güzel vakit geçirmek için okunacak bir kitap. Masal gibi.. 

   



   Beni acıktıran çok film oldu ama ilk defa okurken acıktığımı hissettiğim bir kitapla karşılaştım. Üstelik yazar bir sürpriz yapıp kitapta bahsedilen yemeklerin tariflerini paylaşmış bizimle. 

   Herkese öpüşürken müzik sesini duyabilecekleri bir eş dilerim..

  -Kitabı okuyan demek istediğimi anlayacaktır:)





   
   Dün ufak çaplı iki kaza geçirdim. Arabama servis aracının biri arkadan tık diye vurdu bir de indi söylenmeye başladı. Yalnız değildim ama baktık adam asabileşiyor teyzem sağolsun böyle ellerini sallaya sallaya 'ben onun teyzesiyim hooop' diye öyle bir çıkıştı ki adam daha da bişi diyemedi:) Eee Adanalı bizim anne tarafı. Kibar göründüklerine bakmamak lazım. Her an tırnaklarını çıkarabilirler. Diğer kaza ise arabadan indim ve eve yürürken motorlu bir çocuk koluma çarpıp beni savurdu kenara. Sağ bileğime çarpmış ki şuan bir lokmacık elim kocaman görünüyor. O an farkına varamamışım. Can yakıyor bayağı ama çabucak geçeceğine eminim.

   Bende Adanalılık az var, sadece arkasından bakakaldım. Aslına bakarsanız hiç yokmuş anlaşılan:)

   Neyse kitaptan güzel güzel bahsetmişken öyle bitireyim. Bol aşk dolu, yemek dolu günleriniz olsun:) Yemek dolu demişken, yiyin yiyin kilo almayın. İşte böyle günler :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder