Cumartesi, Şubat 16, 2013

Don't Worry Be Happy!




   Soğuk bir Cumartesi akşamından daha merhaba arkadaşlar. Hava soğuk olabilir ama yazacaklarım sıcacık olacak bugün. Yalnız bir ricam var aşağıdaki müziği açın, yazıyı öyle okuyun:) 

   Dün akşam gittiğim Yaratıcı Dramadan bahsetmek istiyorum. Çünkü beni çok etkileyen bir oyun oynadık. Kursun bitmesine yakın saatlerde hocamız yastıklarla yerde genişçe bir daire yaptı. Sonra bizim o dairenin içine girmemizi istedi. O alanın demirden bir kapan olduğunu, niçin orada olduğumuzu bilmediğimizi söyledi. Dışarıdan bir ses gibi konuşmaya devam etti. Yani 'Aranızda biri bir şey yaptı. O ne yaptığını söylemezse hiçbiriniz buradan çıkamayıp öleceksiniz' gibi.

   Tabii biz ne söylememiz gerektiğini bilmediğimizden canlandırmada 'ben bir şey yapmadım' ya da 'ben kimseyi öldürmedim, bir kötülüğüm dokunmadı' gibi şeyler söyledik. Yastıkları daha da yaklaştırarak alanı küçülttü. Yavaş yavaş yerden suların dolduğunu tavanın da alçaldığını hissetmemizi söyledi. Biz de sanki gerçekten yaşıyor gibi hareketler yapmaya başladık. 'Her kimse o birazdan bir kapı açılacak çıksın o kişi yoksa kurtulamayacaksınız' dedi tabii biz hala çıkmıyoruz sabrediyoruz:) Bu şekilde 10 dakika kadar işkence çektikten sonra 'peki iyi biri olabilirsiniz ama belki de bir şey yapmadığınız için buradasınız' dedi. İnsanın aklına hiç mi bir şey gelmez arkadaş yani 'evet ben hayatın kıymetini daha çok bilebilirdim' gibi bir şey kimsenin ağzından çıkmadı. Aslında itiraflardı söylememiz gereken tek şey. 

   Oyunun sonunda hepimize birer mektup gelmiş gibi bize okumaya başladı. O mektuba bizim cevap vermemizi istedi. Benden önce bir kişiye geldi. Ve hocanın bana söylediklerini duyunca ben başladım ağlamaya:)

   Bana gelen mektupta: 'Dilara, senin buraya konulmanı ben istedim. Bunu senin iyiliğin için yaptım. İnsanlara biraz daha güvenmeni ve hayatını gerçekten istediğin gibi yaşamanı istedim. Belki korktun, üzüldün ama farkına ancak bu şekilde varabileceğini düşündüm. Harekete geçmek için böyle bir şey yaşaman mı gerekiyordu peki? Zorda olman mı gerekiyordu?' diyordu. Ağlamam bu yüzdendi. Buna benzer bir şey yaşadım çünkü. 

   Sonra kendim cevabımı verdim. Sesli olarak.

   Oradan mektupları cevapladıkça çıkmaya başladık o yerden. Teker teker..

   En son neler hissettiğimizi oturduk konuştuk. Ben neden ağladığımı ve gerçekten hislerimin bu yaşadığım şeye çok yakın olduğunu söyledim. Belki bu şekilde kapatılmadım bir yere ama o andaki boğuluyormuş hissini çok yaşadım. Yaşadığım o zor zamanları lehime çevirmeyi başardım mı? Kesinlikle! İşte bu yüzden her gece uyumadan önce koca bir AFERİN diyorum kendime!

   Ben bu oyun için geç kaldım çünkü yapmam gerekenleri yapmaya çoktan başladım. Sadece o günleri hatırlamama sebep oldu. Ama üstüne bir güç de oldu.

   İlginç ama çok faydalı oyunlar oynuyoruz. Üstelik gerçekten de bir cesaret geliyor insana. 'Evet ya benim neyim eksik. Neyden, kimden çekiniyorum? Onu da yaparım, bunu da yaparım hatta her şeyi yaparım' diye abartmaya başlıyorsunuz. Ama iyi gelecekse abartın zararı olmaz ki:)


   Bugün ise Eğitim Gönüllüleri Vakfının (TEGV) eğitimi vardı. Acıbadem Genel Merkezde. 23 kişilik bir gruptuk. Acaba sıkıcı mı olacak yoksa keyif alacak mıyım diye kafamda deli sorularla gittim. Hiç beklemediğim kadar eğlendim. Çocuklarla nasıl iletişim kurmamız gerektiğini öğrendik. Oyunlar oynadık yine:) Biz hangi yaşta olursak olalım çocuklar gibi oyun oynamayı seviyoruz ya. Ama tek kafamı kurcalayan şey, bu çocukların içinde ailelerinden şiddet görenler de olacak, ilgiye muhtaç olan da olacak. Mesela 9 çocuklu bir ailenin çocuğu olduğu için kendi kendine büyüyen biri de olacak. Bana gelip bir üzüntüsünü paylaştığında nasıl bir şey demeden ya da yapmadan durabilirim hiç bilmiyorum. Bize yorum yapmamamızı sadece onu dinlememizi söylediler. Çünkü ailelerine gidip 'Dilara ablaya şöyle şöyle anlattım' dediklerinde sırf bu yüzden dövülen çocuklar varmış. Ya da bir müdahale anında bizim başımız ağrıyabilirmiş. Çok fena değil mi? 

   Kendimizi tanıtma anı çok hoşuma gitti. Çünkü okuduğum bölümle ilgili ve blogumla ilgili çok soru aldım. İnsanların hoşuna gitti. Adresi verdiğimde o an açıp okuyan ve beğenen oldu. Sonra eğitimi veren Burak bey de 'bir daha ki toplantımızda güzel yemeklerinden yeriz o zaman' deyince salonda bir alkış koptu işte o an çoook utandım! :)

   Telefonlarımızı aldığımız arkadaşlarımız bile oldu. Yani ben bu kadar uyuşacağımızı hiç beklemiyordum açıkçası. Ortamdaki elektrik muhteşemdi! 
   Diyorum gelin, katılın bize! Hangi gün boşsanız o gün yardımcı olun çocuklara. Öyle şeyler anlattılar ki ben pazartesi gidip o minikleri tanımak için sabırsızlanıyorum! Eleştirmeden, yargılamadan sadece güzel vakit geçirmeye çoğunun ihtiyacı var.


   'Abi, abla olacaksınız. Öğretmen değil. Size alıştıkları an öyle sevgi veriyorlar ki o sevginin bolluğuna şaşırıyorsunuz. Ve sizi özlüyorlar, sizi seviyorlar ve sevilmek istiyorlar. Zor bir iş ama insana fazlasıyla haz veren bir şey yapıyor olacaksınız' dediler. Bana orada bir çocuk gelip sarılsa ve sevgi gösterisinde bulunsa oturur ağlarım heralde:) İnsan hiç mi dayanamaz çocuklara?

   İnsanın kendi çocuğuna bile davranışı değişir bunları yaşadıktan sonra. Ben çocuklara yardım edeceğim ama aslında onlar bana çok şey öğretecekler.

   Bugün bunları oturup yazmak istedim, anlatmak istedim. Biraz uzun oldu. Okuyan da okumayan da sağolsun. Belki benim sayemde biri daha katılır belli mi olur?

   Hepinizin gözlerine sağlık:)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder