Pazartesi, Aralık 30, 2013

Başlığım Dileğimdir, 2014 Daha Güzel Bir Yıl Olsun



   Ne can sıkıcı olaylar, kayıplar yaşadık 2013 yılında. Yüzümüzü güldüren şeyler elbet olmuştur ama içimizden geldiği gibi sevinemedik bile. Ben bu yılı hiç sevemedim. Anneler evlatlarını kaybetti. Hem de olmaması gereken bir şekilde. Bazılarının Bir ömür unutulmayacak izler kaldı bedenlerinde. Kalanlarımızın da kalplerinde. Ve hafızalarından kazınmayacak acıları. Ama ne güçlü olduğumuzu, isteyince birlik olabileceğimizi daha önemlisi biz istedikten sonra her şeyi yapabileceğimizi gösterdi bu günler bize. Kayıplarımız olmasaydı iyiydi, yaşanmasaydı iyiydi ama bazen seçimlerimiz bizi bu yola itebiliyor işte.

   Ama ben 2014 yılından çok umutluyum. Daha güzel günler göreceğiz sanki. Yüklerinden kurtulmuş daha kararlı ilerleyecek herkes yoluna.

   Sadece plan yapmamaya karar verdim ben bu yıl için. Akışına bırakmak daha az yorucu sanki. Olmaması gereken bir şeyi oldurmaya çalışmak da mutluluk vermiyor. En iyisi hayat bildiği gibi gelsin ve savaşmadan, kırılmadan mutlu yaşamayı öğrenebilmek.

   Ay böyle ciddi yazdığıma bakmayın. Pek mutluyum. Hepimiz için tek dileğim bol aşk bol para ve mis gibi sağlıklı bir hayat:)

   Yarın akşam için fikir olsun diye tarifler araştırdım fakat o kadar çok yılbaşı akşamına özel tarif var ki vazgeçtim. Ben yine yazayım. Siz nasıl isterseniz öyle yapın:) şimdiden süper mutlu yıllar! Neşeniz bol, paranız cebinizden taşsın. Sevdikleriniz dizinizin dibinde, kocaman gülümseyen yüzleriniz olsun!

PAZARTESİ


Kuşkonmazlı Somon

3 adet somon dilimi
8 adet kuşkonmaz
1 adet avokado
2 adet renkli marul yaprağı

Sos için:

1 çay kaşığı hardal
1 yemek kaşığı mayonez
1 çay kaşığı kıyılmış dereotu
1 çay kaşığı ketçap

Salata yapraklarını bir tabağa yerleştirin.
Somonları kuşkonmazlara sarın.
Salata yapraklarının üzerine yerleştirin.
Avokadoyu soyup, çekirdeklerini çıkartın.
Somonların üzerine rendeleyin ya da doğrayın.
Servis yaparken hazırladığınız sosu kuşkonmazlı somonların üzerine dökün.

SALI

Karidesli Ratatouille

10-12 adet orta boy temizlenmiş çiğ karides
2 adet orta boy soğan (yemeklik, çok ince kıyılmış)
4-5 diş sarmısak (çok ince dilimlenmiş)
3-4 adet yeşil sivri biber (incecik, halkalar halinde doğranmış)
2 adet orta boy domates (tavla zarı formunda küp küp doğranmış)
10-15 dilim herhangi bir jambon (kuşbaşı et gibi, küp küp doğranacak)
5-6 yemek kaşığı sızma zeytinyağı
1 çay kaşığı tuz
3 adet yumurta

Sebzelerinizi önce hazırlayın.
Bunun için soğanları ve sarımsakları çok incecik kıyın.
Domateslerin kabuklarını soyun, jambonla beraber küp küp doğrayıp, biberleri ise incecik halka dilimleyin.
Geniş ve derin bir tavaya ya da tencereye zeytinyağını koyun, kızınca soğan ve sarımsakları atın, 2-3 dakika soteleyin.
Hemen yeşil biberleri de ekleyip, 1-2 dakika sonra da küp doğranmış jambon ve domatesleri ilave edin.
Yine 1-2 dakika sonra karidesleri katın ve 7-8 dakika kadar karıştırarak pişirin.
Şimdi dikkatlice karidesleri sosun içinden alıp, bir tabağın içine koyup, bekletin.
Şimdi sosunuzun içine tuzu serpiştirip, iyice çırpılmış yumurtaları da ekleyin ve sürekli karıştırarak 3-4 dakika pişirip, ocağın altını söndürün.
Artık bu yumurtalı karışımı bir servis tabağına alıp, üzerine bekleyen karidesleri dizin ve sıcak olarak servise sunun.

ÇARŞAMBA

Fırında Tavuk But

4 adet tavuk budu
1 adet orta boy soğan
2 diş sarımsak
1 adet orta boy patates
1 adet orta boy havuç
yarım çay bardağı zeytinyağı
Kekik
Tuz, Karabiber
1 adet defne yaprağı

Tavuk butlarınızı yıkayın ve kapaklı bir fırın kabına alın. Üzerine zeytinyağı ve baharatları serperek ovun.
Soğan, patates ve havucu yemeklik doğrayın. Doğradığınız sebzeleri soyduğunuz bütün sarımsaklarla birlikte butların üzerine ekleyerek karıştırın.
Yağa bulanan tavukları sebzelerin üzerine dizin, fırın kabınıza 1 su bardağı su ve defne yaprağını ekleyin.
Fırın kapağınızın kapağını kapatarak 220 derece fırında 60-65 dakika pişirin.
Süre sonunda fırın kabınızın kapağını açın. Fırının ızgara kısmını açarak tavukların üzeri kızarıncaya kadar pişirin.
Bıçak ile pişip pişmediğini kontrol ettiğiniz tavukları üst rafa alarak fırının ızgarasını açın tavukların üzeri kızardıktan sonra sıcak servis yapın.

*Daha da kızarmış görünmesini isterseniz tavuk butlarını ovarken biraz ketçap ya da yoğurt ekleyebilirsiniz.

PERŞEMBE

Püskevitli İrmik Topları :)

3 su bardağı süt
8 yemek kaşığı irmik
8-10 yemek kaşığı toz şeker
1 paket vanilya
1 paket toz krem şanti (kutudan 2 paket çıkıyorsa 1 paketi kullanın)

Üzeri için:

1 paket pötibör bisküvi
22-25 adet fındık (isteğe göre badem, Antep fıstığı)

Sütü tencereye alın. Üzerine toz şeker, irmik ve vanilyayı ilave ederek orta ateşte koyu muhallebi kıvamı alıncaya kadar karıştırarak pişirin.
Kıvamını alan irmikli muhallebiyi ocaktan alın, toz kremşantiyi tencereye ilave ederek iyice karıştırın. Eli yakmayacak bir sıcaklığa gelinceye kadar ara sıra karıştırarak soğutun.
Bisküvileri rondado çekin ve bir tabağa alın. Hazırladığınız şantili irmikten 1 yemek kaşığı kadar alın ve fotoğraftaki gibi bisküviye bulayıp elinizde top haline getirin.
Ortasına 1 adet fındık koyarak servis tabağına dizerek servis yapın.

CUMA

Badem Kremalı Vişneli Tart

250 gr un
150 gr. tereyağı (soğuk küp küp doğranmış)
100 gr. pudra şekeri
1/2 çay kaşığı tuz
2 yumurta sarısı
1 çay kaşığı vanilya özü
1 adet limonun kabuğu
1 adet portakalın kabuğu (isteğe göre)
1 tatlı kaşığı toz badem

Mikserin haznesinde unu, toz badem, pudra şekeri ve tuzu karıştırın.
Mikseri düşük devirde çalıştırın ve üzerine  soğuk tereyağı küplerini 2 şer 2 şer atın.
Tereyağı una karışıp pütürlü bir hal alınca limon kabuğunun tamamını, yumurta sarılarını da tek tek ilave edin.
Hamur toparlanınca vanilya özünü ekleyerek 15-20 saniye daha karıştırın ve pürüzsüz hale gelen hamuru unladığınız tezgaha alın.
Hamuru toparlayıp streçleyin ve buzdolabında 30 dakika kadar dinlendirin.
Dinlenen hamuru tart kalıbından biraz daha büyük açıp kalıba döşeyin. (Kalıp 28 cm) Kalıbın kenarlarından taşan hamur fazlalarını bıçağın tersiyle düzeltin.
Bıçak ya da çatal yardımıyla tart tabanına kabarmaması için delikler açın ve tekrar buzdolabına kaldırın.
Hazırladığınız badem kremasını tartın içine dökün. Üzerini spatula yardımıyla düzeltin ve çekirdeksiz vişneleri üzerine fotoğraftaki gibi batırın.
180 derece önceden ısıtılmış fırında üzeri ve altı iyice kızarıncaya kadar pişirin.
Soğuduktan sonra kalıptan çıkartın ve üzerine pudra şekeri serperek servis yapın.

Badem Kreması için:

250 gr toz şeker
200 gr tereyağı
40 gr un
130 gr pastacı kreması (aşağıdaki tarif)
200 gr yumurta (3 adet orta boy)
250 gr toz badem

Tereyağı ve toz şekeri şeker tamamen eriyinceye kadar çırpın.
Un ve toz bademi ilave ederek çırpmaya devam edin.
Pastacı kremasını ekleyin ve düşün devirde karıştırmaya devam edin.
Son olarak yumurtaları tek tek karışıma ekleyin. (Düşük devirde karıştırırken ilk yumurtayı ekleyin, tamamen karışınca diğer yumurtayı ilave edin. Son yumurtada da aynı yöntemi uygulayın.)

Pastacı Kreması için:

500 ml süt
75 gr toz şeker
5 yumurta sarısı
50 gr nişasta
25 gr tereyağı

Sütü tencereye alın içine şekerin yarısını ilave ederek çırpın.
Yumurta sarılarını şekerin kalan yarısı ile çırpın ve kaynayan süte ılıştırarak (temperleyerek) ilave edin.
Koyulaşıncaya kadar karıştırarak pişirin. Muhallebi kıvamı alınca ocaktan alın ve tereyağını ilave edin.
Düşük devirde çırparak kremayı soğutun.
Badem kreması için 1 su bardağı kadar ayırın. Kalanını hemen kullanmayacaksanız üzerine yapışacak şekilde streç ile kapatın (kontak streç) ve buzdolabına alın alın.

Cuma, Aralık 27, 2013

Bu Ara İzlenecek En Sevimli Film 'İsimsiz Duygusallar'




   Pera Film, Fransız Kültür Merkezi işbirliğiyle 02 – 17 Mart 2013 tarihleri arasında yemek ve sinema arasındaki ilişki üzerine eşsiz bir film seçkisi sunmuştu. Tadı Damağında: Yemek ve Sinema.


   İsimsiz Duygusallar bu festivalde gösterime giren filmlerden biriydi. Film, kontrol altına alamadığı utangaçlığı yüzünden yeteneklerinin farkına varamayan çikolata ustası Angélique’in (Isabelle Carré) hikayesini anlatır. İşi için uğraşıp didinen çikolatacı Jean-René de benzer bir durumdan, sıkılganlıktan şikayetçidir. Bu durum şirketini de tehdit ederken Angelique’i yeni satış görevlisi olarak işe alır. Patronuna ilgi duyduğunu fark eden Angelique şirketi kurtarmak için kimliğini gizleyerek yeni bir çikolata serisi geliştirmeye karar verir. Bu hoş komedide, şirketin geleceği söz konusuyken, Angelique ile Jean-Rene’nin kendilerini aşıp karşılıklı duygularını birbilerine açmaları gerekmektedir.



   Pek sevimli, hem duygulara hem göze hitap eden izlerken gülümsemenin yüzünüzden eksik olmayacağı bir film İsimsiz Duygusallar. Bazen bu tür filmlere ihtiyaç duyarız. Kötü karakterlerin olmadığı, neşeli ve temiz insanların bulunduğu filmlere yani. Yüzümüz gülsün, keyfimiz yerine gelsin diye. Kötü haberlerden, kötü anlardan biraz olsun uzaklaşabilmek için. Geçen gün yazdığım dizi gibi. İşte bu film tam da anlattığım gibi.



   

Perşembe, Aralık 26, 2013

Food, Inc. İzlemeyen Var mı?


      ABD’deki gıda endüstrisinin iç yüzünü ortaya çıkarma kaygısıyla hazırlanan ve “fabrika çiftlik”lerde (factory farm) hayvanların ne şartlarda yetiştirildiğinden endüstrinin sadece birkaç şirketin kontrolünde olmasına dek konunun pek çok farklı boyutunu gözler önüne seren 2008 yapımı önemli bir belgesel.

Süpermarketlerde ya da fast-food zincirlerinde satın aldıkları yiyeceklerin nereden geldiğini sorgulamak isteyen insanların özellikle ilgisini çekecek olan bu yapımı, bu yönüyle super size me ile aynı kategoride değerlendirmek de mümkün.



   Food, inc.’in sadece tavuk sektörü hakkında ortaya koyduğu gerçekler, resmin geri kalan kısmı hakkında da fikir verebilecek mahiyette olduğundan, konunun diğer detaylarına değinmeden, sadece belgeselde tavuk sektörü hakkında verilen birkaç önemli bilgiyi özetleyerek film hakkında bir çerçeve çizmek mümkün:

   ABD’de gıda endüstrisinin az sayıdaki devi, çok sayıdaki tavuk yetiştiricisi şirket ile kontratlı olarak çalışıyor. Bu nispeten küçük şirketler, kimi zaman takriben bir futbol sahası büyüklüğünde olan kapalı alanlarda (ya da fabrika çiftliklerde) birbirleriyle tamamen aynı şekilde üretim yapıyorlar. Bu tektipleştirmenin birkaç nedeni var.

   Her şeyden önce, yetiştirilen tavukların tamamen aynı boyda ve büyüklükte olması ve bu sayede makineler tarafından kolaylıkla seri bir şekilde öldürülüp parçalanabilmeleri isteniyor. Dahası, tavuklar doğa şartlarında birkaç ayda varabilecekleri büyüklüğe fabrika çiftliklerde kullanılan teknikler sayesinde sadece 45 günde ulaşıyorlar. Karlılığı artırma amacıyla gerçekleştirilen bir diğer uygulama ise, göğüslerinin daha büyük olması istenen tavukların genleriyle oynanması.

   Ancak bu ve benzeri uygulamalar doğal olarak belli problemleri de beraberinde getiriyor. Diğer fabrika çiftliklerde olduğu gibi tavuk çiftliklerinde de hayvanlar dar bir alanda, güneş görmeden ve sağlıkları bozulmuş bir şekilde yaşıyorlar. hatta tavukların bir kısmı bu 45 günü sağ olarak tamamlayamadan ölüyor – ki bu da sağ kalmayı başararak üretim bandına giren tavukların önemli bir kısmının da ölmeye yakın bir durumda olduğunu ima ediyor. Ancak kamu sağlığı, hayvanlara eziyet, tekelleşme ve çevre gibi çok sayıda farklı ve önemli boyutta incelenebilecek olan bu problemli işleyiş, gıda devlerinin sistemli olarak yürüttükleri lobicilik faaliyetleri nedeniyle çok fazla gündeme gelmiyor. Hatta yine belgeselde verilen bilgilere göre, söz konusu lobicilik faaliyetleri, küçük işletmecileri zor durumda bırakan ve neticede iflasa sürükleyen kimi kanunların çıkması yönündeki çalışmalar da içeriyor. Bu çerçevede, sadece kırmızı ya da beyaz etlerin değil, ABD’deki süpermarketlerde satışa sunulan ürünlerin neredeyse tamamının (çok sayıdaki farklı marka adıyla sunuluyor olmalarına rağmen) aslında sadece altı şirket tarafından arz edildiği bilgisine de yer veren belgesel, konunun aslında gıda endüstrisinin çok ötesinde boyutlar içerdiğini ve bu nedenle de sosyal, politik ve ekonomik alanlarda daha geniş bir şekilde sorgulanmayı hak ettiğini ortaya çıkarıyor.

   İzlediğim en iyi belgesel. Silkenelip kendine gelmek için birebir, sadece ABD'nin değil, dünyadaki birçok ülkenin nereye sürüklendiğinin bir kanıtı. Ağzımıza soktuğumuz yemeği bile kontrol edemediğimize, dünyanın bu denetlenen ve üzerinde oynanmış yiyeceklerle nasıl kirlendiğine, hayvanlara ve bu çok uluslu firmaların işçisi olarak çalışan insanlara nasıl eziyet edildiğine, para kazanma hırsının nelere kadir olduğuna dair muhteşem bir belgesel. Her ne kadar bir diğer aday burma belgeseli olsa da, madem adaymış kesinlikle Oscar'ı da almalı. 

   Tavuk, domuz, ineklerini doğal ortamlarında yetiştirerek sonrasında da açık havada çok daha hijyenik şartlarda kesimlerini yapan bir çiftçinin "kesinlikle wal-mart raflarında ürün satmak derdinde değilim, hatta çiftliğimin kapasitesini de büyütmeyi düşünmüyorum. Benim tek derdim kaliteli, lezzetli ve sağlıklı ürün sunabilmek" şeklindeki açıklaması insanlara ders olmalı. Küçücük gibi gözüken hareketlerle çok büyük şeyler yapmak bizim elimizde. 

   Tabii aslında olayın çözümü organik besin falan değil tarımın adam akıllı hale getirilmesidir. Yazın kıvırcık marul yiyememek, kışın domates tüketememektedir; yani her istediğine her an ulaşamamaktadır. Nerede görülmüş 4 mevsim portakal, mandalina yendiği? Mevsim falan kalmadı ortada. Organik beslenmeye değil de mevsiminde tüketmeye özen göstermek önemli olan. 

   

Çarşamba, Aralık 25, 2013

Mac & Cheese! Bir Makarna Harikası


   
   Amerika'da marketlerde dolaşmak mutfak alışverişi yapmak, alışveriş merkezlerinde gezmekten çok daha keyif vermiştir bana. Daha önce bulamadığım malzemeleri toplayıp yemek yapmak iyi güzeldi de daha güzeli hazır yiyecek kısmıydı:) Özellikle yorgun olduğumda normalde hazırlaması yarım saati bulan yemeklerin 3 dakika mikrodalgada ısıtılması yeterli oluyor. Hayat burada ne kadar kolay diye düşünmeden edemedim.

   Yemek yapmak beni hiçbir zaman yormamıştır fakat insan bazen gerçekten de acıktığı an elinin altında bir yemek hazır bulunsun istiyor. Ve ben mikrodalgada ısıtılması yeterli olacak her yemeği denedim sanırım orada.

   Bunlardan biri de Mac&Cheese. Türkçe’ye çevirince peynirli makarna oluyor aslında ama verdiği lezzeti yansıtmıyor bence bu çeviri. Çünkü makarnaya peynir serpip yemek gibi bir şey değil bu. Yoğun, krema kıvamında bir makarna. Tarif Amerikalı birine ait. Gerçi hangi restorana gitseniz çocuk menülerinde bulunuyor. Benim bu tarifte dikkatimi çeken toz hardal oldu. Sonra baktım çoğu tarifte varmış meğer. Bulur muyum, bulamazsam ne olur ki diye düşünürken hemen hemen bütün büyük marketlerde satıldığını gördüm. Aktarlarda da var sanırım.

   Öncelikle cheddar peynir ve bukle makarna gerekiyor. Cheddar marketlerde kalıp şeklinde bulunabiliyor zaten. Makarnanın küçük olması yeterli aslında. Tarif uğraştırıyor demeyin şahane bir lezzeti var!



500 gr makarna 
1 yumurta, iyice çırpılmış olmalı
2 yemek kaşığı tereyağı
2 yemek kaşığı un
300 ml süt
1-2 çay kaşığı toz hardal
250 gr rende cheddar peyniri
Tuz, karabiber

Tereyağını orta ateş üzerinde bir tencerede eritin, üzerine unu serpip devamlı karıştırarak birbirine yedirin. Daha sonra yavaş yavaş sütü dökün, bekletmeden hardal tozunu da ilave edin ve koyulaşana kadar yaklaşık 5 dakika karıştırmaya devam edin. Evet bu bir beşamel sos. 

Sıra geldi yumurtayı eklemeye. Tencereye yumurtayı boca ederseniz, yumurtanın pişeceğini biliyorsunuz. O yüzden bir başka kapta çırpılmış olan yumurtaya yavaş yavaş bir kaşık sos koyun ve hızlıca karıştırın. Sonra bir kaşık daha koyun. Yumurta ve sos iyice yedirilince artık tencereye ilave edebilirsiniz. Yine yavaş yavaş ve durmadan karıştırarak. Dilerseniz bu aşamayı geçerek yumurtasız da yapabilirsiniz sosunuzu ama ben bu halini daha çok seviyorum. 

Peyniri tencereye koyun, karıştırın. Tuz ve karabiberi ekleyin.
Sosunuz hazır olunca önceden haşladığınız ve suyunu iyice süzdüğünüz makarnanızı ekleyin. İyice karıştırın. Sosu bol olsun isterseniz makarna miktarını azaltın. Bir sonraki sefer de sos malzemelerini arttırırsınız. 

İsterseniz bir servis tabağına alıp sunumu yapabilirsiniz. Bence en güzeli üzerine biraz daha cheddar serpip 180 derece fırında 20-25 dakika pişirmek.

Mac & Cheese’i bol salata ve buharda haşlanmış sebze ile servis ediyorum ben. 


Salı, Aralık 24, 2013

3 Mini Kitap



   3 mini kitap. Mini dediğime bakmayın içini açtığınız anda hergün yapsanız aylarca yetecek tariflerle karşılaşıyorsunuz. Hem de pek sevimli. Takın buzdolabına, bugün ne yapsam diye açın bir sayfasını, karşınıza çıkan ilk tarifi uygulayın. Sonra bittikçe yapacağınız için bir de diyet kitabı bulundurun :)



      Kurabiye kitabındaki 30 farklı tarifle, her gün yeni bir kurabiye deneyebilirsiniz. Tarifler, beş çayında, beslenme çantasında sağlıklı ev yapımı kurabiyelere yer açmanız için size yeni bir fırsat tanıyor. Kitabın özel mıknatıslı yapısı buzdolabınıza ya da herhangi bir metal yüzeye yapıştırmanıza olanak sağlıyor.



   Mini Kek kitabı ise Kurabiye kitabı ile aynı kişi tarafından yazılmış yer kaplamayan, her an elinizin altında olabilecek bir kitap. Mini olduğuna bakmayın çok işe yarayan bir kitap olmuş.



   Kremalı Kurabiye.. En lezzetlisi de bu sanırım. Kurabiye kitabından farklı olarak yaptığınız iki kurabiye arasına çeşitli krema tarifleri verilmiş. Dilediğiniz krema ile dilediğiniz kurabiyeyi birleştirip afiyetle yiyebilmeniz ve sonrasında oh dünya varmış diyebileceğiniz bir kitap olmuş. 

   Hangisi diye sorarsanız ben üçünü de tercih ettim:) Fiyatları çok uygun ve buzdolabında çok şeker görünüyorlar. Yalnız Dikkat! Buzdolabının yanında her geçişinizde yeni bir kurabiye ya da kek yapmadan duramayabilirsiniz. Yine de çok pratik olmuş. İçinden tarif çıkan magnet gibi..

Pazartesi, Aralık 23, 2013

Başlığı Siz Koyun...



      Google, 2013 Zeitgeist listesini açıkladı. Dünyada ve memlekette en çok aranan kelimeleri açık seçik görmüş olduk bu sayede. Şaşırtıcı sonuçlar var. Hatta sadece Türk milletinden beklenecek bir durum. Okuyunca anlayacaksınız..

   Google'da en çok arananlar; Eokul, Ösym, Altın fiyatları, İşkur, Pepe, Rüya tabirleri, Wolfteam, Şans Topu, Gangnam Style, Justin Bieber ve Ankara'nın Bağları zira! Beni şoka sokan kategori ise Türkiye'de en çok aranan yemek tarifleri oldu. 
   Bir numarada sarımsak çayı var. Listenin kalanı daha da tuhaf: Muhallebili kadayıf. Google'da en çok aranan ikinci yemek tarifi bu. Millet muhallebili kadayıf ile kafayı bozmuş sanırım. Üç numarada karnıyarık var, dörtte karnabahar kızartması. Beş, ezogelin. Altı, pandispanya kek. Ve sıkı durun. En çok arananyemeklerin yedincisi, kruvasan tarifi! Liste kalburabastı, paşa lokumu ve hamsili pilavla 10'a tamamlanıyor. Türkiye'de en çok aranan 'Nasıl yapılır' başlıklarında da 'Abdest nasıl alınır' ve 'Oraya nasıl giderim'i takiben, üçte 'Aşure nasıl yapılır', dördüncü sıradaysa 'Makarna nasıl yapılır' var. Makarna haşlarken bile google'a danışan bir nesil ha! Makarnayı soran aşureyi okuyup tek tek uygulamaya çalışsa da yapamaz bence. Nasıl yapılacağını google'dan bakıp yaptığın aşureden hayır gelir mi, onun takdirini de size bırakıyorum..
   
   Yazmadan geçemeyeceğim. Aramızda Kalsın dizisini izleyen var mı? Çok eğlenerek izlediğim tek dizi sanırım. Dolap bozulduğu için etler sürekli taşınır, fazla yemekten gut olunur, perhizin ilk günü etten sayılmadığı için tavuk pişirilir, kesmeyince ailenin kadınları gecenin bir yarısı mutfakta toplanır. Lahmacundan konuşma esnasında kırt kırt kemirilen galeta ve ekmek arası taze soğanlara.. Baklavadan 'İtalyan limon şerbeti'ne.. Aramızda Kalsın, başrolüne mutfağı koymasıyla ne muhteşem bir şey yapmış. Böyle şenlikli cümbüşlü sofralar kurulmasa izlerken şimdiki kadar keyif almazdım herhalde. Ama bir de oyunculuk lezzeti var ki, of! Hüsne rolüne Binnur Kaya'dan daha iyi kimse yakışmazdı. Vavien'in ötesine geçilebileceğine ihtimal vermezdim, evde kendimi püskürürken yakalıyorum onu izlerken.
   
   Tabii dizidir, yemektir, google dır işi şakaya vuralım diyoruz da günlerdir Türkiye çalkalanıyor. Yok ayakkabı kutusuymuş yok iftiraymış, çeşit çeşit boy boy kasalar ve para sayma makinesiymiş, gemicikmiş. Yok biri bir valiz beğenmiş öbürü gitmiş hediye etmişmiş içinde para yokmuş (ömrümde hediye diye valiz verildiğini görmedim). Daha da tuhafı bakanlar istifa etmemişmiş. Gurur da yokmuş ki zaten. AKP'de kimse masum değilmiş, dinin arkasına saklanıp konuşma yapmakla, namaz kılmakla, dizilerdeki filmlerdeki sevişme sahnelerini ayıplamakla (Bilali leylekler getirdi galiba), dekolte giydi diye işine son vermekle namuslu olunmuyormuş. İmam Hatipe giderek hiiç olunmuyormuş! 

   Ölen, yaralanan gençlerin ve ailelerinin ve hatta bizlerin ahı mı tutuyor dersiniz? 

   

Perşembe, Aralık 19, 2013

Evde Mis Pancake Kokusu



   Ne zamandır tarifini paylaşmak istediğim orada okula gitmeden önce her sabah kahvaltılarımın başkahramanıydı pancake. Öyle hoş tadı var ki şeker kullanmazsanız şurup ya da reçelle süper gidiyor. Tabii hem şeker hem şurubu ike de olur fakat ağır gelme ihtimali fazla. 

   Şimdi, tarifini ve elimden geldiğince püf noktalarını anlatmaya çalışacağım. Bu vereceğim tarifin tam ölçüleri, ben genelde ölçüleri yarıya indirerek yapıyorum. Çünkü tam ölçülerden yaklaşık 20-25 tane pancake çıkıyor. O kadarını yiyemediğimiz için israf etmenin anlamı yok diye yarım yapıyorum. Ama kalabalık kahvaltılarda tam ölçü daha iyi oluyor. Özellikle çocuklar çoksa yok satıyor! 

İşte tarifi:

2 yumurta
2 yemek kaşığı toz şeker
2 su bardağı süt
1 yemek kaşığı sıvıyağ
1 fiske tuz
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
2-3 su bardağı un


Yumurtaların sarısını bir çırpma kabına, akını başka bir çırpma kabına ayırın (Akını ayırırken sarısından hiç bulaşmaması lazım veya kap kesinlikle ıslak olmamalı vs. gibi şeylere dikkat edin)
Yumurta sarılarının olduğu kaba eğer şeker ekleyecekseniz önce şekerleri katıp, 2 dk kadar mikserle çırpın. Daha sonra sütü ekleyin. Un, vanilya ve kabartma tozunu eleyerek ekleyin ve pürüzsüz oluncaya kadar çırpın, yaklaşık 1 dk.
Akların olduğu kaba bir fiske tuz atın ve kuru ve temiz bir çırpma teliyle yavaş yavaş çırpmaya başlayın (ben çırpma teli kullandım, isterseniz siz mikserin tellerini yıkayıp kurulayıp mikserle de çırpabilirsiniz). Yumurta akını köpürüp katılaşana kadar ritmik bir şekilde çırpmaya devam edin. Aklar yaklaşık 4-5 dk sonra katılaşıyorlar ve çırpma telini köpüğe batırıp çıkardığınızda teli dik bir şekilde tutarken köpükten bir tepecik oluşuyor. Bu tepecik oluşana kadar çırpmak lazım ve bir kere oluştuktan sonra çırpma işlemini bırakın. Bu köpük hadisesini ayrıntılı sufle yapımıyla beraber ileride anlatacağım inşallah.
Yumurta aklarını unlu karışıma dikkatli bir şekilde bir spatulayla karıştırarak ekleyin, çok fazla karıştırmayın, mümkün olduğunca geniş hareketlerle spatulayı kullanın.


Sıra geldi tavaya döküp pişirmekte. Asıl püf noktaları burada geliyor. Şimdi, kesinlikte teflon ya da seramik kaplı tava kullanmalısınız ve yağlamamalısınız. Zaten bir tarafı kızarınca o kendini bırakıyor. Bir de tavanın çok iyi ısınmış olması gerekiyor. Çok ısınmazsa döktüğünüz hamur yapışır ve çeviremezsiniz.
Ocağın altını açın 1 dk tavanın iyice ısınmasını bekleyin ve ocağın altını kısın. Küçük boy bir kepçeyle hamurdan alın, kepçenin tamamını doldurmayın. Tavaya düzgün bir şekilde hamuru dökün ve kepçenin tersiyle hafifçe yayın, 1/2 cm kalınlığında olsun. Benim tavam geniş olduğu için 3 pancake i bir tavada pişirdim. Hamur tavaya konduktan sonra hemen kabarmaya başlıyor. Ve eğer tava çok kızgınsa çabuk kızarıyor. 
Geniş bir spatulayla kenarlarının kızardığını görünce ters çevirip diğer tarafını da kızartın.
Eğer pancake'e bir şey eklemek istiyorsanız, ilk tarafı kızarırken kızarmamış yüzeye çikolata parçası, böğürtlen, muz, eğer şekersiz yaptıysanız, peynir vb. canınız ne isterse deneyebilirsiniz. Ben bir şey koymadım reçelle yemeyi daha çok seviyorum. Malzemeyi serpiştirdikten sonra spatulayla çevirip kızarmamış tarafı kızartın.
İki tarafı da kızarmış pancakeleri bir tabağa alıp üzerine tereyağı ve reçel, bal dökerek yiyebilirsiniz, afiyet olsuuunn..


Not: Açıkcası "Ay bu bizim bildiğimiz krep işte!!" lafını duymaktan gına geldi. Eğer sizin bildiğiniz krep kabarık "mini kekler" gibi oluyorsa üzgünüm ama bu zamana kadar yanlış yapıyormuşsunuz. Genel olarak krep ince olur ve kesinlikle pancake'e benzemez. Biri Fransız Mutfağından, biri Amerikan Mutfağından.

Salı, Aralık 17, 2013

Kış Gününe Mis Kokulu, Sıcacık Ekmek Yakışır



   Bu kitapla birlikte ekmeğe bakışınız değişecek. Gerçeği keşfedecek, hakiki tam un, doğal ekşi maya ile yapılan sağlıklı ekmeğin farkına varacaksınız. Ve yıllardır yediğimiz o beyazlatılmış ekmeklerin ‘sahte’ olduğunu artık yediğiniz anda anlayacaksınız. 

   Türk insanının en çok tükettiği ve üzerinde en çok tartışılan gıda. Tartışma, “Ekmek sağlıklı mı, sağlıksız mı?” sorusuyla başlıyor. “Buğdayı doğal mı hibrit mi, unu rafine mi taş değirmen mi, ekşi mayalı mı yoksa katkı maddeleriyle şişirilmiş mi?” sorularıyla devam ediyor. 
   Fırından yeni çıkmış 'Gerçek Ekmek' kitabıysa “İşte en sağlıklı gerçek ekmekler böyle yapılır” diyerek tartışmaya son veriyor! 


   Emine Şahin, yıllarca ekmek hammaddeleri ve üretimi üzerine araştırmalar yapmış. Gerçek ekmeğin peşine düşerek İtalya’dan Kanada’ya, Letonya’dan Finlandiya’ya, Yemen’den Suudi Arabistan’a kadar birçok ekmek fırını gezmiş. Bilgiler, reçeteler toplamış. Öğrendiklerini ve gördüklerini 'Gerçek Ekmek' okuyucuları ile paylaşmış.

   Bu kitapla birlikte ekmeğe bakışınız değişecek. Gerçek ekmeğin ne olduğunu, nasıl yapıldığını, sağlıklı bir diyette ne anlam ifade ettiğini, ekmek diye yediğimiz sağlıksız şeylerden hangi noktalarda ayrıldığını öğreneceksiniz. Ekmek dostu şehirlerdeki ustalar tecrübelerini ve özel sırlarını bizimle paylaşmış kitapta. En önemlisi, evde hiç zorlanmadan uygulayabileceğimiz, birbirinden lezzetli ekmek tariflerine sahip olmuş oluyoruz kitabı alarak.

   Ben ki ekmek yemeden doymayan biri olarak madem bu kadar yiyoruz, sağlıklısını yiyelim der ve kitabı diğer güzellerin arasına eklerim arkadaş!

   Bir de kitaptan tarif yazıyorum. Bugün mis gibi ekmek kokusu sarsın evinizi diye..

Klasik Tam Tane Çavdar Ekmeği 
(Bu ekmek, güzel kokulu ve çok sıkı dokulu oluyor.)

Birinci adımda,

45 gr ekşi maya
50 ml su
50 gr çavdar unu

İkinci adımda,

125 gr ekşi mayalı hamur
350 ml sıcak su
500 gr çavdar unu
120 gr un
20 gr kaya tuzu

Birinci adımdaki malzemelerle ekşi mayanızı tazeleyin. 45 gr ekşi maya, 50 ml su ve 50 gr çavdar ununu karıştırıp mayalı hamuru keten bir beze sararak 8 saatlik büyüme uykusuna yatırın.

Büyüyen mayalı hamurdan 125 gr alın. Kalan kısmını cam bir kavanozda buzdolabına kaldırın. Üzerine 350 ml sıcak su, 500 gr çavdar unu, 120 gr un ve 20 gr tuz ilave edip yoğurun.

Ele yapışmayan, ancak diğer ekmek hamurlarından biraz daha sert bir hamur elde edeceksiniz. Bunu keten bir beze sarıp 30 dakika kadar dinlendirin.

Daha sonra dinlenmiş hamuru 10 dakika kadar tahta bir zeminde yoğurun. Yoğurduktan sonra oval bir şekil verip üzerini bezle örtün. 3-4 saat kadar dinlendirin. Bu zaman zarfında hacmi iki katına ulaşıyor.

Mayalanma bitmeden yarım saat önce fırını pişirme işlemi için hazırlayın. Fırınınızı 200 derecede, fırın taşı ya da güveç tepsisi ile birlikte 30 dakika boyunca ısıtın.

Isınmış fırına ekmek hamurlarınızı hassas bir şekilde yerleştirip ilk 15 dakika boyunca 200 derecede, sonraki 35 dakika boyunca 170 derecede pişirin. 

Pazartesi, Aralık 16, 2013

Dilo İstanbul'da Haftanın Menüsü Tam Tadındaa



   Ben döndüüm! Bir Amerika macerasının daha sonuna geldik. Bambaşka şeyler düşünerek ve kalmaya niyet ederek gittiğim Amerika'dan sonsuz bir mutlulukla döndüm bugün. İstediğim okula gidemedim belki ama acaba gitmeli miydim diyebileceğim bir pişmanlık kalmayacak içimde. Çünkü elimde olmayan sebeplerden dolayı dönüş yaptım. Fakat o kadar mutluyum o kadar keyfim yerinde ki iyi ki dönmüşüm demeden duramıyorum. 

   Gezdiğim gördüğüm yerleri toparlayıp yazacağım fakat bugün sıkıca giyinip biraz dolaşayım diyorum. Kaybolma korkusu yaşamadan, aman pasaportumu yanıma aldım mı acaba düşüncesinden kurtulmuş vaziyette gezmek daha keyifli. Kaldığım süre bir buçuk ay alt tarafı ama sanki zorla gitmişim de kaçıp gelmişim gibi rahatlamış ve mutlu hissediyorum kendimi. İnsanın kendi evinde, ülkesinde olması gibisi yok. Laylay..

   Keyfim çok yerinde o yüzden bol tatlı tarifi veriyorum. Afiyet olsun:)

PAZARTESİ


Makaron Pannacota
3 yaprak jelatin
250 ml. süt
250 ml. krema
75 gr. toz şeker
½ vanilya çubuğunun tohumu
Çikolatalı macaron

Jelatin yapraklarını buzlu su dolu bir kaba koyun ve yumuşayana kadar bekletin.
Bir tencereye sütü, kremayı, toz şekeri, vanilya tohumunu koyun ve kaynamaya bırakın.
Yumuşayan jelatin yapraklarının suyunu sıkın, kaynayan karışıma ekleyin ve ateşi kapatın.
Jelatin eriyene kadar karıştırmaya devam edin.
Mini kaplara macaron koyun. Biraz soğuyan pannacotayı kabın hacmine göre üzerlerine dökün.
Buzdolabında soğuttuktan sonra servis edin.
İsterseniz portakal dilimi veya kabuğunun rendesiyle süsleyebilirsiniz.

SALI

Rokoko

2 su bardağı dövülmüş fındık
2 çorba kaşığı toz şeker
3-4 paket kakaolu bisküvi
1,5 bardak süt
2 paket krema (400 gr)
3 yemek kaşığı pudra şekeri
500 gr. kaymaklı dondurma
1 paket vanilya
20-25 adet beze
1 çorba kaşığı tereyağı
150 gr bitter çikolata

Fındıkları teflon tavada 2 çorba kaşığı toz şekerle kavurun.
Bisküvileri toz haline getirip1 bardak süt ile ıslatın.
Bisküvileri aklaşık 10 cm derinliğindeki yuvarlak kalıbın dibine bastırarak taban yapın.
Bezeleri ufalayın.
Çukur bir kapta 2 paket kremayı 3 yemek kaşığı pudra şekeriyle çırpın. Bezeleri ve vanilyayı karışıma ekleyip tekrar karıştırın. Bisküvilerin bulunduğu kalıba yavaşça dökün.
Kavurduğunuz fındıklarla kremanın üzerini kapatın. Fındıkların üzerinede hafifçe yumuşattığınız kaymaklı dondurmayı yayın.
Buzlukta 3 saat bekletin.
Daha sonra kalıptan çıkarıp, servis tabağına alın.
Çikolatayı kısık ateşte tereyağıyla eritin.
Dolaptan çıkardığınız karışımın üzerine bıçak yardımıyla sürün. Tekrar buzluğa koyup en az 1 saat daha dondurun, sonra çıkarın.
Servis yapacağınız zaman buzluktan çıkarın dilimleyin.

ÇARŞAMBA

Kağıtta Armut Tatlısı

4 adet armut
6 yemek kaşığı esmer şeker
1 çay kaşığı toz tarçın
1 tutam muskat rendesi
2-3 adet kakule çekirdeği
4 adet yıldız anason
1 portakal kabuğu rendesi
1 yemek kaşığı tereyağı
2 avuç toz kavrulmuş ceviz

Kakulelerin içini çıkarıp havanda dövün.
Bir portakalın kabuğunu rendeleyin.
Cevizleri tavada kavurun ve havanda toz haline getirin.
Tereyağını eritin.
Çukur bir kaba 4 yemek kaşığı esmer şekeri, 1 çay kaşığı toz tarçını, muskat rendesini, ezilmiş kakuleleri, 1 portakal kabuğunun rendesini, cevizi koyun. Erimiş tereyağını ekleyip karıştırın.
Fırınınızı 180 dereceye ayarlayın.
Armutların kabuğunu saplarını üzerinde bırakarak soyun. Oyucu yardımıyla çekirdeklerini çıkarın. Alt taraflarını bıçak yardımıyla keserek düz durmalarını sağlayın. 
Hazırladığınız cevizli karışımı, armutların oyuk kısımlarına doldurun. Yıldız anasonları tezgaha koyup, armutların kestiğiniz tarafını anasonlara bastırın ve içine gömülmelerini sağlayın.
Armutları saracak büyüklükte pişirme kağıdından parçalar alın.
Armutları kestiğiniz kağıtlara sıkıca sararak üst taraflarını iyice burun.
Fırın kabınıza bir miktar su koyun. Paket armutları bu kaba yerleştirin ve sıcak fırın tepsinizin üzerine oturtun. Yaklaşık 40-50 dakika pişirin.
Mascarpone ya da pişmaniye ile servis edebilirsiniz:)

PERŞEMBE

Kedi Dilli Limon Pelte (Süper!)

1 paket kedi dili bisküvi
6 limon
2 portakal
1,5 bardak şeker
3 yemek kaşığı nişasta
2 bardak su
1-2 bardak şekerli süt

Limon ve portakalın kabuğunu rendeleyip suyunu sıkın.
Tencereye şekeri koyun. Nişastayı, limon ve portakal suyunu ve rendelerini ilave edip orta ateşte pişirin. Su ilavesiyle peltenin yoğunluğunu ayarlayın. Koyulunca ateşten alın.
Kare veye dikdörtgen kalıbınıza bir sıra süte batırıp ıslattığınız kedidilinden bir sıra döşeyin. Üzerine peltenin yarısını dökün.
Tekrar bir sıra ıslak kedidili dizin ve kalan pelteyi boşaltın.
Oda sıcaklığında biraz soğuttuktan sonra buzdolabında soğutarak servis edin.

CUMA

Marmelatlı Kurabiye 

170 gr. krem peynir, oda sıcaklığında
230 gr. tereyağı, oda sıcaklığında yumuşamış
2 yemek kaşığı toz şeker
325 gr. un
1 tutam tuz
Marmelat

Üstü için:

Pudra şekeri

Fırını 175 derecede ısıtın. Geniş bir kaba krem peyniri, tereyağını, 2 yemek kaşığı toz şekeri ve tuzu koyun. Mixer ile orta hızda birbiriyle özdeşene kadar yaklaşık 2 dakika karıştırın.
Sonra mixeri düşük hıza getirin. Yavaş yavaş unu katarak karıştırmaya devam edin. Görüntüsü ufalanmış bir karışım kıvamında olmalı. Sonra elinizle yoğurarak bu karışımı bir hamur topu formuna getirin.
Tezgahınızı unlayın. Hamuru 3 mm. kalınlığında kare veya dikdörtgen olarak açın. Hamurdan 6×6 cm’lik kareler kesin. Bir çay kaşığı istediğiniz çeşit marmelatı kestiğiniz kare hamurun ortasına yerleştirin.
Seçtiğiniz marmelatın yoğun kıvamda olmasına dikkat edin. Miktar olarak fazla ve reçel kıvamındaysa tepsinize yayılıp akabilir.
Bütün karelerin ortasına marmelatı koyduktan sonra 2 karşıt köşeyi ortada 2 parmağınızla iyice birleştirin. Pişerken açılmaması için hamuru iyice yapıştırın.





Salı, Aralık 10, 2013

Disney World Hazırlığı Yanında Haftanın Menüsü de Neymiş?



   Buraya geldiğimden beri fazla düzenli yazmadığımın farkındayım. Çaktırmamaya çalışıyorum ama hem saatleri ayarlamak çok zor hem de buradaki hayat İstanbuldan farklı olduğu için aynı şekilde yazamıyorum. Mesela yarın Orlando'ya gidiyorum. Disney World'e. Sonra oturup San Diego, Vegas, Florida ve Orlando hakkında yazayım diyorum. Niçin daha önce yazmamışım ki?

   Bugün de okuldu yemekti derken ancak oturup yazabiliyorum. Salı günü haftanın menüsünü yazıyorum. Tabii salı günü haftalık menü mü olurmuş derseniz 4 yemek tarifi yazmadım en azından:)

   Yarın yoğun ve çok keyifli bir gün olacak. İnternetten biletler alındı, 4 ana tema parkından oluşan koca yerden biri seçildi ve bize sadece gece 4 gibi yola çıkmak kalıyor. Çünkü sabah 9'da açılacak yer için biz 8 buçuk gibi orada olup klasik Türk gibi en baş sıraya geçelim diyoruz. En önde olmazsak içeri giremeyiz mazallah. Türklüğümüzü gösterecek bir diğer hareketim de bugünden yolda yiyeceğimiz meyve, sandviç, cips, kola tarzı şeyleri çantaya ekleyip kapının önünde hazır tutmak. Tabii meyveleri dilimlemek için bıçak, sonra o elleri silmek için ıslak mendil. Bunları kimden öğrendim? Bildiniz. Annem bunları yaparken ne gerek var diyordum ama yol boyunca 'annee domatees' desem onu bile elime tutuşturacak kadar hazır malzeme depoluyordu arabaya. Pardon marketi satın alıyordu. 
   Hem 3 buçuk saatlik yolda insan sıkılır. Sıkıntıyı giderecek en güzel şey de bir şeyler yemek. 

   Ağabeyciğim 'Dilara yolda durur yeriz, ne yapıyorsun?' dese de o şekilde yolculuk bana küçüklüğümü hatırlatıyor yahu ne güzel hem ağzımızın kenarından elmanın suyu aka aka yolculuk yapacağız. Yedek kıyafet bile koydum. Aman allahım yazınca durumun vahametini anlamış bulunuyorum. Anne gibi! Gidip kıyafetleri geri çıkarayım bari. (!?)

   Tamam şimdi size haftanın menüsünü yazıp kaçıyorum. Yarından sonra görüşürüz.



Dana Blanket – Dana Blanquette

Blanquette (Blanket) Dana, kümes hayvanları, balık, tavşan, kuzu hatta sebzelerle hazırlanan et suyu ya da suyla ve aromatik garnitürlerle pişirilen bir çeşit yemek anlamına geliyor. Mutlaka kremalı bir sos ile servis ediliyor.

1 kg. dana eti (kuşbaşı doğranmış)
6-7 su bardağı et suyu (2 et suyu tableti kullanabilirsiniz)
1 adet orta boy havuç
1 adet orta boy kuru soğan (aromatik soğan)
1 adet kereviz sapı
1 adet baharat torbası

Sosu için:

6 yemek kaşığı tereyağı
6 yemek kaşığı un
5 adet mantar
15 adet arpacık soğan

Kremalı sos için:

2 yumurta sarısı
120 ml krema
1 yemek kaşığı limon suyu
tuz, karabiber


Etleri derin bir tencereye alın, üzerine et suyunu ekleyin.
Kabuğunu soyup 2 parçaya böldüğünüz soğanı, boyuna 4 parçaya ayırdığınız havucu, 2-3 parçaya böldüğünüz kereviz sapını ve son olarak aromatik torbayı tencereye ekleyin.
Tencerenin kapağını kapatıp kısık ateşte 1,5-2 saat etler yumuşayıncaya kadar pişirin.
Pişen etlerin içinden sebzeleri ve aromatik torbayı atıp suyunu bir kaba süzün
Mantarların (konserve kullanmayacaksanız) saplarını ayırın ve 4 parçaya bölün. Soyduğunuz arpacık soğanlarla birlikte çok az bir miktar suda 10 dakika kadar haşlayın.
Teflon bir tavada un ve tereyağını kokusu çıkıncaya kadar kavurun. Kokusu çıkan una kaba ayırdığınız et suyundan yavaş yavaş 4 kepçe kadar ekleyin ve eklerken çırpın.
Hazırladığınız sosa haşladığınız mantar ve arpacık soğanları ekleyin. 5 dakika daha kısık ateşte pişirin.
Un ile hazırladığınız sosu etlere ekleyin ve çok kısık ateşte ısıtın.
Derin bir kase içinde yumurta sarılarını, krema ve limon suyunu karıştırın. Isıttığınız etlerden aldığınız 1 kepçe sosu bu karışıma ekleyip iyice çırpın ve etlere ekleyin.

Baharat Torbası:

Yarım baş sarımsak (Kabukları ile enine bölünmüş)
2-3 dal taze kekik
2 adet defneyaprağı
8-10 tane karabiber

Aromatik torba malzemelerini temiz bir parça bezin içine koyarak bohça gibi bağlayın. Et ve sebze suyu ya da uzun süre pişen et yemeklerinde tencereye atarak kullanın. Yemeği servis etmeden önce torbayı tencereden alın.

Aromatik Soğan:

Orta boy soğanın kabuğunu soyun. Ortadan ikiye kesin. Elde ettiğiniz yarım soğana iki adet karanfili saplayın. Yemeklerinizde kullanın.

Kağıtta Somon

1 adet somon fileto 180-200 gr
1 adet arpacık soğan
1 adet kapya biber
1 adet havuç
1 adet pırasa
1 yemek kaşığı bezelye
1 yemek kaşığı zeytinyağı
tuz
karabiber
1 dal taze kekik
isteğe göre 1 yemek kaşığı beyaz şarap

Yağlı kağıdı 20 cm’e 20 cm boyutlarında kare keserek hafifçe yağlayın ve ortadan ikiye katlayarak üçgen haline getirin.
Kağıdı açın ve somon filetonuzu tuz ve karabiber ile tatlandırarak yağlı kağıdın arasına koyun.
Biber, havuç ve pırasayı ince julyen doğrayın. Sebzeleri balığın üzerine yerleştirin zeytinyağı ve isteğe göre şarabı ekleyerek kağıdı hava almayacak şekilde kenarlarını katlayarak kapatın.
10-12 dakika 200 derece önceden ısıtılmış fırında pişirin. Kağıdı ile servis yapın.

Fırınlanmış Domates Çorbası

7 adet orta boy domates
5 diş sarımsak
1 adet orta boy soğan
1 yemek kaşığı salça (biber-domates karışık)
tuz, karabiber
5-6 yemek kaşığı zeytinyağı
1 su bardağı et suyu
4-5 su bardağı su

Domatesleri yıkayın ve boyuna 2 parçaya bölün. Fırını en yüksek derecesine ayarlayın ve ısıtın.
Fırın tepsisine domatesleri dizin, sarımsakları kabuklarıyla tepsiye ekleyin. 15-20 dakika kadar ara sıra kontrol ederek domatesleri fırınlayın. (Yanmaması için sarımsakları 10. Dakikada alın)
Fırından aldığınız domateslerin ve sarımsakların kabuklarını soyarak kenara alın.
Soğanı yemeklik doğrayın, orta boy bir tencereye alıp zeytinyağı ve bir miktar tuz ekleyerek soteleyin.
Domatesleri ve salçayı 2 dakika kadar soteleyin. Et suyunu, su, tuz ve biberi ekleyerek kaynatın.
10 dakika kaynattıktan sonra çorbayı blenderdan geçirin.
En az 5 dakika kadar ya da istediğiniz kıvamı alıncaya kadar orta ateşte kaynatıp ocaktan alın.

Tahıllı Ve Otlu Krep (Diyet yapanlar da krep yiyebilir bi kere!)

1 adet yumurta
2 çay bardağı süt
1 su bardağı 7 tahıllı un
1 tutam ince kıyılmış dereotu ve taze kekik karışımı
1 çay kaşığının ucuyla tuz
4 parça kaşar peyniri
1 tatlı kaşığı zeytinyağı (tavayı yağlamak için)

Yumurtayı, sütü ve tuzu çırpıcı yardımıyla hafifçe köpürünceye kadar çırpın.
İnce kıyılmış otları ve unu karıştırarak ekleyin, topak kalmayıncaya kadar çırpın.
Krep tavasını ya da herhangi bir teflon tavayı hafifçe yağlayın.Yağın fazlasını peçete ile alıp tavayı ısıtın.
Hazırladığınız akışkan krep hamurundan 1 kepçe alıp tavaya dökün. Kenarları beyazlaşıp ortasında küçük delikler belirince diğer tarafını çevirip pişirin.
Hazırladığınız krepleri üst üste dizin.
Her krepin arasına 1 parmak kalınlığında dilimlenmiş 1 peynir koyarak sarın ve dilimleyerek servis yapın.

Fırında Tereyağlı Baharatlı Sosis

10 adet sosis
1-2 yemek kaşığı tereyağı
1 sap taze kekik
1 sap biberiye
tuz
1 diş sarımsak

Sosisleri kısa aralıklarla ve çok derine inmeden dilimleyin.
Küçük bir kasede tereyağı, rendelenmiş sarımsak, tuz ve saplarından ayırdığınız kekikle biberiyeyi karıştırın.
Bu baharatlı tereyağını sosislerin üzerine ve kesiklerin içine girecek şekilde sürün.
200 derece önceden ısıttığınız fırında kızarıncaya kadar pişirin.


Pazartesi, Aralık 09, 2013

Bu Savaşı Biz Seçmedik! Peki Ya Seçebildiklerimiz?



   Oralarda bir yerlerde 'Ben niçin bunları yaşıyorum?' diyen var mı? Sevgilisinden ayrılmış, işini sevmeyen ya da hayat istediği gibi gitmediğinde kahrolan?

   İki gündür pek keyfim yoktu. Verdiğim kararlardan hiçbir zaman pişman olmasam da etrafımdaki insanları zaman zaman üzmek benim asıl canımı acıtan. Eğer karşı tarafın aklındakilerle uyuşmuyorsa düşündüklerin ve uyguladıkların, hata mı olmuş oluyor? O kararın kime göre neye göre yanlış olduğu tartışılır aslında. Yaşanması gereken bir şey varsa ortada istediğin kadar karar ver, plan yap, kendini hazırla.. Olmaması gerekiyorsa olmuyor bir şekilde. 

   Arkadaşlarımız, çocuklarımız, ailemiz ya da eşlerimiz.. Hep istediğimiz gibi olsunlar, dikkatli olsunlar, öyle böyle davranmasınlar, öyle konuşmasınlar, insanlar ne der diye söylenir dururuz. Bize göre yanlış ama belki de benim düşüncelerim de ona göre yanlış. Hiç bu şekilde olaya bakan var mı acaba? Biri söylerseya da kendimizi zorlarsak belki.. Yargılamayı bırakıp değiştirmeye, akıl vermeye çalışacağına 'niçin kabullenemiyorum' ya da 'ben bu şekilde kabullenebilir miyim' diye bakarsak her şey daha kolay olur sanki? Zaten yargılamak, uymuyorsa ya çıkıp gidersin ya da ağzını açar gözünü yumarsın ve başlarsın söylenmeye. Kolaya kaçmayın sevdiceklerim. Maharet öyle kabullenebilmekte..

   Bu sabah okulda bloglarda gezinirken Amerikalı bir çiftin bloguna denk geldim. Evliliklerinden 5 ay sonra karısına meme kanseri teşhisi konan bir adamın çektiği fotoğraflarla yaşadıklarını anlattığı bir site. İlk günden onu kaybedene kadar her anını ölümsüzleştirmiş. Angelo Merendino, 
"Fotoğraflarım günlük hayatı gösteriyor. Kanserin insani tarafını eşimin yüzünden anlatıyor. Fotoğraflar, Jennifer kanserle savaşırken yaşadığı korku, zorluk, yalnızlık ve üzüntüyü gözler önüne seriyor." diye yazmış.
   Foroğrafları, 2011'de kansere yenilen Jennifer'ın ardından 'The Battle We Didnt Choose' (Bizim seçmediğimiz savaş) adı altında internette yayınlamış. Ve kitap haline getirerek satışından elde edilen geliri kanser hastaları için bağışlamış ve bağışlamaya devam ediyormuş.



   Bir göz atmanızı tavsiye ederim. Çünkü ancak bazı şeylerin kıymetini o zaman anlıyoruz. Ya başımıza geldiğinde ya bu tür şeylerle karşılaştığımızda. Ve hayatın aslında güzel yanlarının yanı sıra ne kadar da berbat olduğunu farkediyoruz. Biraz tercih biraz kader iyi yaşamak..

   Ben hala kendime gelemedim. Fotoğraflara baktıkça sanki onlarla birlikte o anları ben de yaşamışım gibi hissediyorum. Siz bir bakın. Daha sonra da önemsediğiniz, kızdığınız şeylerin ya da kimselerin gerçekten o kadar kızılacak durumda olup olmadığını tekrar bir düşünün. Belki de aslında ne kadar basit bir şeyi büyütüp yük ediyoruz kendimize.. 
  
   Şükretmek hiç ama hiç zor bir şey değil..


   http://haber.tr.msn.com/ntv/bu-savaşı-biz-seçmedik

   http://mywifesfightwithbreastcancer.com