Pazartesi, Eylül 30, 2013

Haftanın Şaşkın Menüsü


   
   Sanki hiç dönmeyecekmişim gibi gezmediğim kadar geziyorum bu ara. Sanki aklıma beynime kazıyacağım ve o zaman çok özlemeyeceğim. Babamın döndüğümde hiçbir şeyi eskisi gibi bulamayabileceğimi söylemesi buna sebep olan aslında. Doğru olabilir ama her şeyi yeni baştan yaşamak da keyifli olur bazen öyle değil mi? Öyle.. Di mi?

   Hayatımın bir bölümünde yer almış, bana iyi veya kötü bir şeyler katan ve bu sayede ders almamı sağlayan herkesin mutlaka verdiğim kararlarda etkisi olmuştur. Hayal kırıklıklarım o kadar çoktu ki bu sene, onları kabullenmekle zaten ben yepyeni bir ben oldum. Yani demem o ki ben döndüğümde bir şeyleri eskisi gibi bulmayı değil de yeniden tanıdığım insanlara karşı eski Dilara olmamayı umuyorum. 

   Uzun uzun yazmayacağım. Haftanın menüsü ile sizi başbaşa bırakıyorum.




PAZARTESİ

Lime Aromalı Ve Patatesli Ton Balığı


  • 4 parça ton balığı fileto   
  • 1 yemek kaşığı bal   
  • Yarım limonun suyu   
  • 1 yemek kaşığı kuru tarhun   
  • Yarım yemek kaşığı tane karabiber   
  • 1 lime suyu ve rendelenmiş kabuğu   
  • 1 patates

  • Balla limon suyunu bir kapta karıştırın. 
  • Kuru baharatları ayrı bir kapta karıştırın. 
  • Ton balığını her tarafı kaplanacak şekilde önce ballı limona sonra baharatlara bulayın. 
  • Patatesi ince dilimleyin ve haşlayın. Soğutup lime suyunda bekletin. 
  • Ton balıklarını çok kızgın tavaya alıp iki yüzeyini de 20 saniye pişirin. 
  • Servis tabağına önce patatesleri dizin. Üzerine ton balığını yerleştirin. 
  • Lime kabuklarıyla süsleyip servis yapın.

SALI

Şeftali Dip Soslu Satay Tavuk


  • 2 şeftali
  • 400 gr tavuk göğüs eti
  • 5-6 dal kişniş
  • 3 dal Frenk soğanı
  • 1 yemek kaşığı limon suyu
  • 5-6 damla tabasco
  • Karabiber
Satay marinatı için

  • 1 diş sarımsak
  • Yarım çay kaşığı kimyon
  • Yarım çay kaşığı köri
  • Yarım çay kaşığı karabiber
  • 1 tatlı kaşığı köri ezmesi
  • 1 yemek kaşığı balık sosu
  • 2 yemek kaşığı soya sosu
  • 1 yemek kaşığı toz şeker
  • 1 su bardağı Hindistan cevizi sütü
  • Yarım çay bardağı zeytinyağı
  • Tuz

  • Tavuk etlerini ince uzun şeritler halinde kesip bir kaba alın. 
  • Diğer taraftan marine için gerekli malzemeleri blender’dan geçirin. 
  • Tavuk etlerinin üzerine gezdirip iyice karıştırın. 
  • Buzdolabında 1-2 saat bekletin. 
  • Şeftalilerin kabuklarını soyup blender’dan geçirin. 
  • Kişniş ve Frenk soğanını ince doğrayıp üzerine ilave edin. 
  • Diğer malzemeleri de ilave edip karıştırın. Buzdolabında 1 saat kadar dinlendirin.
  • Tavuk etlerini uzun tahta şişlere geçirip ızgarada pişirin. Servis tabağına alın.
  • Hazırladığınız şeftalili dip sos ile servis yapın.

ÇARŞAMBA

Şeftalili Ve Somonlu Levrek


  • 4 tane 120 gr’lık levrek
  • 4 tane 120 gr’lık somon
  • Yarım şeftali
  • Sarı papya biber
  • 4 kiraz domates
  • 5-6 nane yaprağı
  • 1 tutam tuz, karabiber
  • 4 vişne
  • Yarım çay kaşığı sarımsak
Sosu için

  • 2 yemek kaşığı pirinç veya limon sirkesi
  • 1 yemek kaşığı soya sosu
  • 1 yemek kaşığı toz şeker
  • Yarım yemek kaşığı su
  • Tuz

  • Sos için gerekli tüm malzemeyi derin bir kapta karıştırın. 
  • Geniş bir kaba levrek, somon, şeftali dilimleri, çekirdeklerini çıkarıp ikiye böldüğünüz vişneleri, jülyen doğranmış biber ve ikiye böldüğünüz kiraz domatesleri alın. 
  • Tuz, karabiber, ince kıyılmış sarımsak ve sosu koyu kıvama gelinceye kadar karıştırıp 10 dakika dolapta bekletin. 
  • 10 dakika sonra tabağa yerleştirip nane yaprakları ile süsleyip servis yapın.

PERŞEMBE

Yenidünyalı Ve Sebzeli Tavuk Güveç


  • 2 parça tavuk bonfile   
  • 4 yenidünya (Malta eriği)   
  • Yarım kabak   
  • Yarım patates   
  • Yarım havuç   
  • 4 adet taze fasulye   
  • Hazır domates sos   
  • 1 defne yaprağı   
  • 1 yemek kaşığı parmesan peyniri   
  • 2 dal taze kekik   
  • 3 yemek kaşığı zeytinyağı   
  • Tuz, Karabiber   
  • Maydanoz

  • Tavuk bonfileleri zeytinyağı, tuz, karabiber karışımı ile marine edin. 
  • Sebzeleri istediğiniz büyüklük ve şekilde kesip domates sos, rendelenmiş parmesan peyniri, defne yaprağı ve kıyılmış kekik ile harmanlayın. 
  • Tavuk eti, erikleri ve sebzeleri güvece alın. 
  • Önceden ısıtılmış 180 derece fırında 30 dakika pişirin. 
  • Kıyılmış maydanoz serpip servis yapın.

CUMA

Tirsi Fırında


  • 1 kg tirsi
  • 2 adet kırmızı soğan
  • 4- 5 dal taze soğan
  • Yarım demet maydanoz
  • 2 adet orta boy domates
  • 2 çorba kaşığı sıvı yağ
  • Tuz

  • Balıkları ayıklayıp, yıkayın ve kenara alın. 
  • Diğer yanda piyazlık doğranmış kırmızı soğan, ince kıyılmış taze soğan ve maydanozu sıvı yağda hafif soteleyin. 
  • Tuz ekleyip güveç kabına karışımın yarısını yayın. 
  • Balığı yerleştirin ve kalan soğanlı karışımı üzerine yayın. 
  • Dilimlenmiş domatesi yerleştirin. 
  • Önceden ısıtılmış 200 derece fırında 15 dakika pişirip servis yapın. 




Çarşamba, Eylül 25, 2013

Levrek ile İncir Tatlısı Ne de Güzel Yakışır


   Şeftalili ve Somonlu Levrek

4 tane 120 gr’lık levrek
4 tane 120 gr’lık somon
Yarım şeftali
Sarı papya biber
4 kiraz domates
5-6 nane yaprağı
1 tutam tuz
1 tutam karabiber
4 vişne
Yarım çay kaşığı sarımsak

Sosu için
   
2 yemek kaşığı pirinç veya limon sirkesi
1 yemek kaşığı soya sosu
1 yemek kaşığı toz şeker
Yarım yemek kaşığı su
Tuz

Sos için gerekli tüm malzemeyi derin bir kapta karıştırın. 
Geniş bir kaba levrek, somon, şeftali dilimleri, çekirdeklerini çıkarıp ikiye böldüğünüz vişneleri, jülyen doğranmış biber ve ikiye böldüğünüz kiraz domatesleri alın. 
Tuz, karabiber, ince kıyılmış sarımsak ve sosu koyu kıvama gelinceye kadar karıştırıp 10 dakika dolapta bekletin. 
10 dakika sonra tabağa yerleştirip nane yaprakları ile süsleyip servis yapın.

Keçi Peynirli İncir

İncir
Keçi peyniri
Taze ceviz
Bal



İncirleri ortadan dörde ayırın ve ortalarına keçi peyniri ve soyulmuş taze ceviz yerleştirin. 
Cevizleri soymadığınızda daha güzel gözüküyor, ama kabuğunda hafif bir acılık da var. 
Taze cevizi rahatça soyabilmek için, öncesinde ılık suya atabilirsiniz. 
Peynir ve cevizin ardından çok az bal da koyarsanız tam bir bomba olacaktır. 
Ben balı sıkmalı alıyorum, biryerlerden gelmişse de rahat dökebilmek ve dekore edebilmek için bu kaplara koyuyorum. 
Şekilli sıkarak güzel bir dekor yapıp daha tatlı sevenlerin tabağı sıyırmalarını da sağlayabilirsiniz. 
Son olarak da üzerine ve kenarına nane ekleyin. 

İncir seçerken aklınızda bulunsun, en şık ve güzel görünen incir büyük ihtimalle tadı en az olan incirdir. Arzu ederseniz incirleri fırına verip sıcak da servis edebilirsiniz, ayrı bir güzelliği oluyor. Ancak bu günlerde tazeliğin doruğunda olan bu yiyecekleri daha nefes alırken yemek büyük bir şans diye düşünüyorum. 

Cuma, Eylül 20, 2013

Murathan Mungan 'Mutfak' Edası İle Muhteşem Dönüş



   


   Günaydıınn! Bugün pek bir keyifli uyandım. Gitme vakti yaklaştıkça içim kıpır kıpır. Fakat bir yandan da özlerim amaa şeklinde geziniyorum ortada. Rüyalarımı yazsam kitap haline getirebilirim mesela polisiye olabilir. Dün gece, Florida'ya gittiğim ilk gün eve giderken bir suçlu yakaladığımı polise teslim ettiğimi gördüm:) Tam o an havalı bir şekilde yürürken 'aay ben Türkiye'de suçlu yakalayamam ki özlediim' diye ağlarken rüya bitti. Siz anlayın ne kadar karışık kafam.

   Kararlıyım da özleme korkusu var sadece. Gerçi San Diego'da pek özlediğim söylenemez döndüğümde 'İzmir ne ya burası ne fena bir yer' diyordum:) Küçük Hanfendü yani tam.

   Hep içimde kaldı Amerika'ya bir gün geri dönmek. Babam çok söyledi de 2 sene sonradan düşüyor bende jeton. Şimdi de onların göndermeye pek gönlü yok. Ağabeyciğim orada bir de ben gidince tamamen uzak olacağımızdan hatta benim de orada biriyle evlenip temelli kalacağımdan korkuyorlar:) Annem sıkı sıkı tembihliyor sakın biriyle evleneyim kalayım deme diye. Bir de sipariş üzerineymiş gibi sanki yok sarışın olsun bari ailede sarışın çocuk hiç yok gibi konuşunca onun da dönmemi ne kadar istediğinden emin olmadığını anlıyorum. Yok yok diyorum da gönül işi bu belli de olmaz ne diyeyim:)) Zaten sadece onları çok özlersem ne yaparım diye düşünüyorum. Bir de Berin'i, Serpil'i. İki de dostum var. Bu kadar. Ama aile farklı işte. Şu birkaç ayda ömrümde demediğim kadar onlar olmasaymış ne yapardım dedim. Canım ailem hepinizi oraya toplayacağım ben.

   Şaka bir yana daha gitmeden bir sürü plan yaptım kafamda. Notlar aldım. Gidilecek, görülecek yerler ve boş vakit kalmaması için yapılacak aktiviteler gibi.. Abiciğime çok iş düşüyor bu durumda ama olsun iki deli gezeriz ne güzel.

   Bazen hayat insana öyle şeyler yaşatır ki aslında nasıl biri olduğunu unutursun. bambaşka bir kişiliğe bürünürsün. Geçen gün Gizem'in arkadaşı benim için yeni tanıştığımız birine 'Çok konuşur maşallah çenesi düşük ama keyif verecek şekilde korkma' dedi uzun zamandır birinden duymadığım için şöyle bir dönüp baktım. Dalga mı geçti yoksa ciddi mi diye. Ciddi! Ben gerçekten onlarla birlikteyken kıkır kıkır bir haldeyim. Bir espriler bir kahkahalar beni tanıyan asla inanmaz buna! Aslında özüm buymuş da nice zaman sonra ortaya çıkarmışım o zaman fark ettim. Bildiğiniz çok güler ve çok konuşur bir haldeyim. Vay be ben çok uzun zamandır sessiz sakin bir haldeydim içimde ne cevherler varmış haberim yokmuş dedim kendi kendime. Demekki özüm kafam rahatsa ortaya çıkıyor. Kısıtlandığımı hissetmediğim an. Bu halimi sevdim. Hatta pek çok sevdim. Sakinim ama eğlenceliyim. Özlemişim! 

   Yine çenem düştü. Bu bir yemek blogumu?? Ben bile unutuyorum bazen. Lütfen sonuna kadar okuyuun! Lütfeen. 

   O zaman hemen bir kitap veriyorum size. Murathan Mungan'ın tiyatro oyun kitabı 'Mutfak'. 



   Hayat belirlediğiniz istikametten saptığında durup 'Acaba ben nerede hata yaptım?' diye düşünmenin herhalde bir adım sonrasına düşer en baştan başlama isteği. Anne karnının korunaklı, sıcak boşluğu içine gömülecek kadar başa dönmek pek mümkün olmadığından, çoğu zaman dönmesi en mümkün başlangıç noktasında alır soluğu insan. Katillerin mutlaka cinayet mahalline dönmesinin de bununla bir ilgisi var mıdır bilmem ama metropol hayatının yorduğu plaza kadınlarının yeniden başlamak için ilk dönüp geldikleri yerin genelde mutfak olması tesadüf olamaz.

   Murathan Mungan'ın oyun türünde yazılmış yeni kitabı 'Mutfak', kitapta da belirtildiği gibi hayatta dikiş tutturamamış bir grup kadının yeniden başlamak için bir araya gelerek hayatın kadınları tıktığı yerden, mutfaktan işe başlamasını anlatıyor. 
       
   Giriş metninden alıntılamak gerekirse oyun 'İstanbul'un Kabataş, Fındıklı, Cihangir gibi semtlerinin birinde, çevredeki işyerlerine ev yemekleri yapan mütevazı bir lokantanın mutfağında' geçiyor. Sayfaları çevirdikçe Defne, Servet, Feryal ve Şükran'ın, onların bu maceralarına tanık olan Aynur, Gülbahar, Selma, Özcan, Nesrin, Marika, Şeyhmus ve Funda'nın ve de bu mutfağın içinde bulunduğu evin hikayesini öğreniyorsunuz bir bir. Metinde karşınıza çıkan kuş üzümlü pazı kavurma, portakallı kereviz, tarçınlı pilaki, terbiyeli kuşkonmaz, körili karnabahar salatası gibi yemekler et yemediği bilinen yazarın damak zevki hakkında küçük ipuçları verirken ağzınızın sulanmasına da yol açıyor. Siz de mutfağa girip birini yapayım bari diyorsunuz:)

   Ispanak ayıklarken, soğan doğrarken, bulaşıkları yıkarken ya da ekmek dilimlerken derin muhabbetlere dalan bu kadınların söylediklerinden 'Tenine dokunulmayan kadının kalbi sertleşirmiş', 'Bir kadının hayatına en az bir alçak herif girmedikçe o kadın yetişkin biri sayılamazmış', 'Hayat aslında çok hafif bir şey, sırf ölüm var diye her şeyi fazla ciddiye alıyoruz', 'Bu memleket çok hırsız, uğursuz, çok eli kanlı zalim yetiştirdi ama çok da iyi şairler yetiştirdi' gibi pek çok cümle kar kalıyor yanınıza kitabı bitirdiğinizde.

   Mutlaka kitabı edinin. Zaten Murathan Mungan'ı çok severim. Bu kitabı okuduktan sonra sımsıkı sarılıp sevesin geldi onu.

   Sonuna kadar okuduğunuz için çook teşekkürler:)

Perşembe, Eylül 19, 2013

Vasfi Baba Meyhanesi


   


   İsmi bile güzel. Vasfi Baba.. İnsanın gidip bir güzel içesi geliyor. Ben de teheey haydi şerefe deyip içen biri değilim ama Vasfi Baba'yı çok sevdim.

   Asmalımescit meyhanelerinden en büyük farkı şahane lezzette olan mezeleri, alışılmışın dışında kaliteli servisi ve hesap geldiğinde çok pardon kazıklanmadığınızı hissetmeniz. Sahibi Menekşe Uçaroğlu oldukça heyecanlı, samimi ve bir o kadar mütevazı. 
   Mekanın işletmecisi Murat Güvercin'e merakla adının neden Vasfi Baba Meyhanesi olduğunu sorduğumda Menekşe Hanımın, efsanevi baterist ve orkestra şefi Vasfi Uçaroğlu ile Kamuran Akkor'un kızı olduğunu ve iki sene önce kaybettiği babasının anısına bu ismi verdiğini öğrendim. Rakı keyfini, meyhane kültürünü ve muhabbetlerini çok seven Vasfi Baba'nın anısı Asmalımescit’in bu büyülü ve etkileyici atmosferinde yeniden can bulacak. Ne hoş bir düşünce.



   Ülkemizin eşsiz mutfağını harmanlayan Şef Hakan Bilge Yaman’ın özel meyhane menüsünden otlar, zeytinyağlılar, meyhane sofrasının olmazsa olmazı mezeler ve marine edilmiş enfes balıklara, Türk Sanat müziği derinlerden eşlik ediyor. Zaten bir yudum, sonra bir yudum daha derken müziğe kendinizi kaptırıyorsunuz ve ana yemeğe pek sıra gelmiyor. 
   


   Fıstıklı Girit Ezmesi, Topik ve Karapınar Vasfi Baba’nın mezelerinden sadece birkaçı. Ana yemek de tercih edenler kuzu, balık ve deniz mahsullerinin tadına doyamayacaklar. Mesela girit ezmesi, humusla birlikte aklımı yitirmeme sebep oldu ki ben humus çok sevmem. Ayrıca daha çok yeni olduğu için çalışmaları devam eden mezeler olduğunu da öğrendim.
   


   Mekanda sizi asla rahatsız etmeyecek bir şekilde “ince saz” çalıyor derinlerden. Türk Sanat Müziği’nin büyüsüyle bol keyif ve mutlulukla rakınızı yudumluyorsunuz. Tüm bunlara çalışanların ilgisi ve sıcak servisi de dahil olunca alınan keyif dozu da artıyor. 
   Aman o ne giymiş efendime söyleyeyim topuklu giyseydim, yok arkadaş şıkır şıkır gelmiş muhabbetlerini hiç yapmanıza gerek kalmıyor. Çünkü pek rahat bir ortam var. Dilerseniz topuklu ile gidip tüm gece ayaklarınızı ovalamanın hayalini kurun, dilerseniz de düz ayakkabılarınızı giyip eğlencenin tadını çıkarın. Aslında en iyisi babet:) Ne olursa olsun gitmezseniz çok şey kaçırmış olacaksınız benden söylemesi!



   Aperitivo'nun terasında olan bu meyhaneye gitmezseniz çok şey kaçıracaksınız benden söylemesi! 

   Valla kız kıza mı gitmek istiyorsunuz, kalabalık bir grup olarak mı yoksa çift olarak mı size kalmış. Her şekilde eğlenir bol bol da içersiniz. Özellikle bayanlar kimse de size 'Aa 2 bayan içiyor tövbe yarabbim' gözüyle absürt bir şekilde bakmaz. Bilirim bayanlar arasında yaşanan bir şey bu. 

   Haydi adresi de veriyorum a dostlar!

Meşrutiyet Cad. Orhan Adlı Apaydın Sok. No.17 
Asmalımescit 34400 İstanbul

Çarşamba, Eylül 18, 2013

Karamela Sepetindeki Zencefilli Karamelli Kek



   Karameli sevmeyen var mı aranızda? İlave ettiğiniz ürüne daha çok lezzeti başka hiçbir şey bu kadar güzel katamaz.

   Ucuz  bir marketten çok ucuza yuvarlak, mini, içi gofret olup dışı karamelli çikolatalı bir şey aldım. Sonra bir paket yetmeyince 3 paket yedim o çikolatadan. Sırf karameli için yendiğini fark edince kek yapmaya da böyle karar verdim. Pek de lezzetli oldu..

   Deneyen beni bilgilendirsin lütfenn! Çook beğeneceğinize eminim de birazcık uğraştırıyor. Afiyet olsuun şimdiden!


Zencefilli Karamelli Kek



   3 yumurta
   1 çay bardağı pekmez
   Yarım su bardağı esmer şeker
   2 yemek kaşığı bal
   1.5 su bardağı un
   100 ml eritilmiş tereyağı
   1.5 tatlı kaşığı rendelenmiş taze zencefil
   1 çay kaşığı tarçın
   1 paket vanilya
   1 paket kabartma tozu

Üzeri için
   
   Yarım su bardağı krema
   Yarım su bardağı toz şeker
   Yarım yemek kaşığı tereyağı

Yumurta ve şekeri çukur bir kapta mixer ile 7-8 dakika çırpın. 
Pekmez ve balı da ekleyip çırpmaya devam edin. Taze zencefili ilave edin. Eritilmiş tereyağını ekleyin. 
Son olarak elediğiniz unu, kabartma tozunu, vanilyayı ve tarçını ilave edip karıştırın. Yağladığınız kek kalıbına malzemeyi aktarın. 
Soğuk fırına verin. 
160 derecede 45-50 dakika pişirin. 
Karamel sos için şekeri yüzeyi yapışmaz bir tencereye alın. 
Rengi karamel olunca tereyağını ekleyip karıştırın. 
Kremayı da ilave edin. Kısık ateşte pişirin. 
Ilınınca soğuyan kekin üzerine gezdirin. Dilimleyerek servis yapın.
Afiyet olsun.


Salı, Eylül 17, 2013

Fıkır Fıkır 'Bulgurun Halleri' - Nursen Doğan




   Dünkü yazımı bugün tekrar okuduğumda duygularımı bu kadar aleni bir biçimde yazmış olduğum için kendime kızdım. Başkaları da okuyor diye bakarsam kendimi fazla kısıtlarım fakat bu kadar hislerimi de ortaya atmanın alemi yokmuş.

   Gideceğim için bayağı bir duygusalım aslında. Bir telefon kadar uzağımda olan, canım sıkkın gel diyebileceğim bir elin parmağını geçmeyecek de olsa koşup gelecek sevdiklerim var. Eğer bu gitme işi üzerinde fazla düşünürsem vazgeçmekten korktuğum için aklıma bile getirmiyorum olumsuz yönlerini. Ama düşünmem gerektiğini de biliyorum. Aklıma düştüğü an acaba demekten de alıkoyamıyorum kendimi. Sonuç.. Dün yaşadığım sıkıntı. Dönüş biletim yok benim, tarih koymadım. Bu şekilde gidince insan, ne kadar kalacağını bilmeyince ister istemez birçok şeyi düşünüyor. Değil 3 ay 5 ay.. Bilemiyorsun işte...

   Bugün ise gitmenin sadece benim kararım olduğunu ve kimsenin beni zorlamadığını, içime sine sine bu kararı verdiğim için pişman olmayacağımı düşündüm. Daha bir rahatlamış vaziyetteyim. Aslında duygusal değil de mantıklı baktıkça her şey daha kolay oluyor ama asıl zor olan mantıklı bakabilmek zaten:)

   Biraz karın ağrısı dışında dünü atlatmış ve tekrar orada yaşayacaklarımın hayalini kurmaya başlamış bulunmaktayım! Arada geliyorlar, yani geldikleri gibi giderler diyor ya biri vallahi aynen o şekilde göndermeyi de öğrenmişim.

   O keyifle d&r gezerken yeni çıkan kitaplardan enn güzelini seçtim sizler için. Bu seçebildiğim son kitaplar. Orada bu işi nasıl yaparım bilmiyorum ama başka şeyler paylaşırım sanırım. Yolunuz Florida Miami ye düşerse (!) uğrayın, gezin diye size bir sürü yerler yazarım:) Bu yazıyı okuyan ve gelecek olan varsa da kapım sonuna kadar açıktır bilginize. 

   Neyse.. Seçtiğim kitaapppp! Nursen Doğan'ın bebek gibi özenip bir defterden kitap haline getirdiği, ilk göz ağrı diyebileceği bir kitap. Bulgurun Halleri. Şöyle anlatayım ben Bulgurun Halleri'ni..


Biri mutfağını açtı, öbürü pişirdi, diğeri fotoğrafını çekti ve hep beraber yendi! 


   Nursen Doğan’ın gazetede Refika Birgül’ün bir yazısını okuduktan sonra gönderdiği kutlama mesajıyla başlayan bulgur macerası imece usulü çalışmanın bir ürünü. Nam-ı diğer Bulgurcu Teyze Nursen Doğan’ın yıllardır biriktirdiği, hayal ettiği tarifler; geçmiş ile modernin birleştiği Refika’nın Mutfağı’nda pişti, en doğal haliyle fotoğrafları çekildi ve sonunda tüm bu yolculuk; içinde köftesinden pilavına, dolmasından tatlısına kadar ana malzemesi bulgur olan 110 tane tarifin bulunduğu bir kitap haline büründü.



   Bulgurun Halleri, Nursen Doğan’ın doğal dil ve anlayışından uzaklaşmadan hazırlanmış. Tarifler tamamen Nursen Doğan’ın eseri, onun uzun yıllar içerisinde oluşturduğu damak yapısının ürünü. Refika’nın Mutfağı ise yemeklerin sunumu, reçetelerin yazılması, oranların kesin ve net olması gibi konularda yardımcı olarak bu keyifli eseri şekillendiren, yavaş yavaş pişiren kap olmuş. Refika’nın da dokunuşuyla, ortaya geleneksel olanın modernle harmanlandığı bu lezzetli çalışma çıkmış.

   Nursen Doğan ve Refika’nın Mutfağı olarak bu kitabın, hayallerinizle aranızdaki mesafeleri kısaltmasını ve yeni yollar keşfetmeye vesile olmasını umut etmişler ve bulgurla olan keyifli yolculuklarına eşlik etmemiz için bu kitabı çıkarmışlar. Pek de iyi olmuş çünkü biz Türkler bulgurun olduğu her yemeği pek sever afiyetle de yeriz!

Pazartesi, Eylül 16, 2013

Üzgünlü Bir Gün


   

   2 gündür keyifsiz bir ruh hali içindeyim. Dillendirmekten nefret ediyorum ama mutsuzum. Hatta mutsuz değilim olmak için de bir sebep yok diye kendi duygularımı bastırmaya çalıştıkça daha da mutsuzlaşıyorum.

   Her şey güzel olacak, yoluna girecek dedikçe bazen daha çok batırdığımı düşünüyorum. Akışına bırakmayı öğrendiğimi sanarken bir anda bir şey oluyor ve ben sanki hiç yol almamışım gibi hissediyorum. Halbuki öyle olmadığını biliyorum. 

   Gidip yeni bir hayat kuracağım, mutlu olacağım ve yeni bir çevre, yeni arkadaşlıklar bana çok iyi gelecek diye düşünürken bir yandan acabalar aklımı kurcalıyor.

   Mantıklı karar vermeye çalışıyorum. Duygularımı bir kenara atıyorum ama bunun ne kadar doğru olup olmadığını da bilemiyorum. Kalbimin sesini fazla dinlemezsem daha mutlu olacakmışım gibi geliyor. Ama bir an oluyor ki öyle yüksek sesle duyuruyor ki hislerini bana işte o zaman bütün bu çabam boşuna mı? Engel olamayacak mıyım bitmeyecek mi bu sesler hiç?

   Sadece gitmek istiyorum. Bir gece bile kötü bir şey düşünmeye eskileri hatırlamaya gücüm yok. Benim kadar kimse düşünmüyor üstelik. Kendi kendime yük yapıyorum. Kurduğum hayallerden çok uzak bir hayat yaşıyorum bu ara..

   Buraya bunu yazmaktan ne kadar nefret etsem de içimi dökmek beni bir nebze rahatlatıyor. Hep iyi şeyler olmuyor maalesef hayatta.. 

   İşte ben bugün de böyle bir hal içindeyim. Yarın daha güzel bir güne uyanmak dileğiyle...

   Tarifsiz bırakıyorum sizi...
   



   Burada olsam olmaz mı??



   Bu filmi de çok severim zaten..

   

   

Cuma, Eylül 13, 2013

Un Helvası - Kına Niyetine



   Ben şimdi size güzel bir helva tarifi vereceğim. Ama tüm şu yaşananlar sona erdiğinde yapmanız için:)

   Bütün Türkiye rahata erdiği zaman, polisin kullandığı şiddet sonucu cezalandırıldığı daha önemlisi giden canlarımızın hesabının sorulduğu gün hepimiz helvamızı yapıp yiyeceğiz afiyetle. Bir tabak Suat Kılıç için, kına yerine. Bir tabak Vali Mutlu için, vali artık mutsuz demenin şerefine. Diğerlerine yok kusura bakmasınlar.

   Kafamızı yastığa rahat koyacağımız gün geldiğinde ben sadece helvayı fazla kaçırmış olduğumdan dolayı uyuyamayacağım! Amin!


Un Helvası - Hem de şeker lokumlu

   

5 kahve fincanı un
2 buçuk kahve fincanı tereyağ
4 kahve fincanı toz şeker
5 bardak su

Tencereye tereyağını koyunuz. Hafif kızınca, elenmiş unu da katıp, devamlı karıştırarak un esmer bir renk alıncaya kadar 30-40 dakika hafif ateşte kavurunuz. 
Bu arada bir başka tencereye suyla şekeri koyunuz. Bir taşım kaynatarak şurubu hazırlayınız. 
Un esmerleşince üzerine şurubu dökünüz. 
Hepsini iyice karıştırdıktan sonra tencerenin kapağını kapatıp helvayı çok hafif ateşte demlenmeye bırakınız. 
Sonra ateşten indirip bir saat kadar dinlendiriniz. 
Üzerini tarçınla süsleyip, servis yapınız.
Afiyet olsun!




Perşembe, Eylül 12, 2013

Kibrit Kutusu Bahariye'nin Desteği



   Bahariye'de bir cafe var. İsmi de Kibrit Kutusu.. Malum dün gece yenen gazdan sonra kahvaltı iyi gider. 

   Verdikleri destek için bile gidilir. Ben özellikle bunun için oranın müdavimi olabilirim çünkü bu zamanda korkup camdan başını bile uzatmayan tonla insan varken orası büyük bir cesart göstererek yanınızdayız mesajını verdi.



   Kadıköy böyle bir yer zaten. Sen Kadıköy'e tomalarla girip gözünü karartırcasına saldırmanın ne büyük hata olduğun anlayamazsın. Hayvan dostu insanlar gazdan etkilenen kedi ve köpekleri müthiş korumaya alır. En ufak zarar gördüklerinde size düşman kesilirler. Mahalle sakinleri anahtarlarını apartman kapısında bırakır ki gençler katil polislerden kaçarken sığınabilsinler. Orada yaşayan bilir o güzelim sokakları. Ancak orada yaşayan bilir ki o sakin huzurlu yerin ne kadar güvenli olduğunu. 



   Kadıköy'de yaşayan yaşlı oldukça fazladır. Çoğu orada doğup büyümüş ve mahallesini çok seven insanlardır. Hepsinin yüzü aydınlıktır. Bilinçli ve ilerici insanlar yaşar Kadıköy'de. Sen otobüs dolusu polisinle sınırsız bir şekilde sıktığın biber gazlarıyla aslında ne çok zarar verdiğinin farkında değilsindir. Belki sadece evinde oturuyor olan yaşlılarımızın canına kast ediyorsundur. Besledikleri hayvanların ölümüne sebep oluyorsundur ki bu kendi canlarından daha değerlidir onlar için.



   Olayların başından beri orada yürüyüşler olur. Hiçbirinde ne bir olay çıkar ne de etrafa bir zarar verilir. Sakince dağılırlar. Esnafı ise onlar kadar kıymetlidir. Polis eline taş alır binaya atar asıl zararı kendisi verir ki gençlerin sabahlara kadar içtiği, eğlendiği o sokaklarda kavga neredeyse hiç çıkmaz. O semtin insanları birbirini korur ve hiç de hafife alınacak bir bölge değildir. Dışarıdan gezmeye gelenler de bilir ki Kadıköy İstanbul'un en nadide yerlerindendir. Rahat edersin orada, gecenin bir yarısı çıkıp yürüsen bilirsin ki bir şey olmayacak.



   Sen çıkıp oraya saldırır o insanlara huzursuzluğu yaşatırsan karşılığını fena alırsın. Tencere tavanın hiç susmadığı ve komşuluğun muhteşem olduğu yerdir. İşte bu yüzden ne pahasına olursa olsun kapılarını açarlar. Sen kapıları camları kırıp içeri girmeye çalışsan da onlar hiç korkmaz.



   Kibrit Kutusu da oranın sakinlerinden biri. Senelerin işletmesi. Gençlerin rahat rahat oturup keyifli vakit geçirdikleri düşüncelerini özgürce belirttikleri bir cafe. Bütün bunları para kazanmak için yapmadıklarını cafeye girince anlıyorsunuz zaten.

   Üstelik Kahvaltıları da şahane! Onaylamak zorunda değilsiniz ama kahvaltıyı orada en azından bir kere yapmalısınız. Hatta bir teşekkür için gidilir kahvesi içilir.



   Tuvaletleri de oldukça meşhurdur ki girdiğinizde bir saatte çıkamazsınız. Dergiler kitaplar ve notları okumadan çıkmak mümkün değildir. Ki biz tuvaletlerde okumayı seven bir millet olarak bayılabiliriz oraya! Not yazarsınız ölümsüz olur...



   Teşekkürler Kibrit Kutusu! Cafeniz daim olsun. Gülen yüzünüzü hep görmek isteriz.


Çarşamba, Eylül 11, 2013

Bu son olsun! Bu son!



   İsterdim ki yine güzel şeylerden bahsedeyim, neşeli neşeli yazayım. Her şey olunda gitsin aksilikler ve kayıplar olmasın. Bazen olmuyor...

   Dün sabahtan beri gözyaşlarım durmuyor! Artık haberler ne durumda bakamıyorum ya bir ölüm haberi daha alırsam diye. Ahmette, diğer vefat eden 5 canın acısını tekrar hissettim. Teker teker hatırladım hepsini. Zaten unutulmuyor o ayrı.

   Ailemden, dostlarımdan kayıp vermişim gibiydim dün. Anneye gidip sarılmak istedim. Yerini tutmaz belki ama bak bu kadar daha evladın oldu demek istedim. Elimle yüreğine dokunup acısının yarısını almak istedim.

   Videoları izlemiyorum. Sonra hem nefretim büyüyor hem de gözümün önünden gitmiyor. Peki ya ailesi görse? Oğulları nasıl öldürülmüş izleseler? Bu kadar yayınlanmasına karşıyım ben. Haber yapılıyor da bir sürü akrabası, eşi, dostu var bu insanların. Kahroluyorlardır eminim.

   Bugün tarif yazmak istemiyorum. Bugün hiçbir şey olmamış gibi davranmak da istemiyorum! Polis görevini yapmış asla kabul etmiyorum. Taş atılmış, yakılmış, etrafa zarar verilmiş.. Ben bunların hepsini yakından gördüm. Kimin ne yaptığını çok iyi biliyorum. Arada yapanlar da olsa polis bu konuda hepsinden daha başarılı emin olun! Çıkıp yalanlarla insanların başını ütüleyeceğine ya da kendinizi yoracağınıza bence ya hiç konuşmayın ya da biraz içten olun. Artık bir şeyleri paylaşın yeterki!


   Üzgünüm. Polisi ve hükümeti hala haklı buluyorsanız bu acıların yaşanmasında sizin de payınız var! Bir kişiye 10 kişi saldırıyorsa ve yapacaklar tabii bana dokunmayan yılan bin yaşasın, ben kazandığıma bakarım diyorsanız vebali boynunuza! Taşıyamazsınız. Bir gün ağırlığı altında ezilirsiniz.


   Cinsel istismar davasında hukuku bi kenara atıp din odaklı savunma yapabildiğiniz ve bunu yaparken hiç mideniz bulanmadığı için,
   Sakarya’da 14 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismar davasında sanık avukatı İsmail Gürses, duruşma sırasında, Hz. Muhammed‘in evliliklerinden örnekler verdi. Cumhurbaşkanı dahil, küçük yaşta kızlarla yapılan birçok evlilik bulunduğunu söyledi. Kız çocuğunun avukatlarının itirazları üzerine, Gürses’in sözleri duruşma tutanağına geçmedi. Gürses, “Peygamberimizin de benzer evlilikleri var. Müslüman ülkede yaşıyoruz' sözlerini kullandı! Bir avukat! Sizin de başınıza gelebilir. Hiç korkmuyor musunuz? 

   Medeni’mizden, Ali İsmail’imizden, Ethem’imizden, Abdullah’ımızdan, Mehmet’imizden, Mustafa’mızdan sonra Ahmet’imizi de öldürdüğünüz için...
   Nefret duygum çok fazla! 
   Oyun mu var dış güç mü var umrumda değil. Madem bu işi iyi biliyorsunuz bir çözüm bulun!! Bulamıyorsanız daha da içinden çıkılamaz bir hal almadan çıkıp gidin...