Cuma, Mayıs 17, 2013

Delicatessen -Şarküteri




   Apartmanın her dairesinde görebileceğimiz telefonlar ile aynı işlevi gören borular her hareketi, her sesi duymaya göre tasarlanmış ve borulardan gelen, iri kıyım kasabımızın satır bileme sesini dinleyen, korkudan gözleri açılmış bir adamın mahvolmuş bu apartmandan, kendisini paket kağıtlarıyla saran ve çöp bidonuyla beraber apartmandan kaçışının kasabımızın satırıyla son bulmasıyla film muhteşem açılışını gerçekleştiriyor. 


   Ardından İranlı görüntü yönetmeni Darius Khondji’nin sepia filtre kullanarak esrarengiz ve absürd bir hava verdiği film başlıyor ve sonrasındaysa jeneriğiyle izleyenler en sonunda filmin içine giriyor. 


   Jenerikte filmde emeği geçen herkes, dökük veya yırtık eşyaların üzerine yazılmış isimleriyle tanıtılıyor. Hepsinin alanlarına göre eşyaların üzerine yazılmış isimleri. Mesela müzik editörünün ismini plakta görüyoruz.Görüntü yönetmeninin ise bir fotoğraf makinesinde.


   Belirsiz bir gelecekte, savaş sonrası karanlığına gömülmüş bir ülkede, insanların açlık sınırında yaşadıkları günlerde, bir kasap çok kaliteli etler satmaktadır. Fransa'da bir apartmanda geçiyor hikaye. İnsanların korkudan kapıdan dışarı adım atmaya korktuğu bir zamanda yiyecek, çok az ve değerlidir. İnsan eti en değerli yiyecektir. Eski bir sirk soytarısı olan Louison, apartmanın yeni kiracısı olarak taşınır. Alt kattaki kasap başta olmak üzere herkesin gözü Louison üzerindedir. Louison ise kasabın güzel kızı Julie'ye aşık olmuştur. Julie diğer kiracıların başına gelen makus kaderden Louison'u korumaya çalışmaktadır.
   Genç adam lezzetli etlerin gerçek kaynağını öğrenip bir sonraki akşam yemeğine malzeme olabileceğini anlayınca işler değişecektir. Eli satırlı kasaptan tek kurtuluş ümidi kasabın kızı ve vejetaryen özgürlük savaşçılarıdır.


   Filmde kara mizahın en çılgın hali izleyicilere sunulmuş. Yine Amelie'de olduğu gibi birbirinden nevrotik karakterler burda da filmin o çılgınlığını oluşturmuş. Özgün ve muhteşem bir yaratıcılığa sahip senaryosuna birlikte bu karakterleri ve müthiş görüntü yönetmenliğinide ekleyince ortaya eşi benzeri bulunmaz bir kara film çıkıyor. Tam anlamıyla bir görsel şölen. Kasap Clapet'in bir yarasa kadar kör kızı Julie'nin rüyasında gerilirken, sürekli başarısız ama bir o denli yaratıcı intihar girişimlerinde bulunan nazik kocasıyla yaşayan ve mutsuz ve aristokrat kiracı kadın ile gülüyor ve Julie ve başına geleceklerden habersiz, partneri Livingstone'un başına gelenlerden beri sirk gösterilerine tövbe etmiş Louison'un arasındaki sevgi ile filmdeki romantizmi tadıyorsunuz. 


   Delicatessen Almanca delikat (güzel, lezzetli) ve essen (yemek) kelimelerinden oluşmuş bir cümledir. Akabinde Fransızcaya, oradan İngilizceye geçmiştir ve şarküteri anlamına gelir. 
   Beş duyumuzun hepsine hitap eden filmde, müzikli testere ve bir çellonun müthiş düeti, yaylı yataktaki yay gıcırtısıyla oluşan ritmi, çello sesi, bisiklet pompası, halı dövme sesi, metronom, oyuncak sesi, tavan boyama ve örgü şişlerinin sesiyle yan yana koyup ortaya müthiş bir işitsel şölen çıkartmış yönetmen. Köpük balonları ve banyo sahnesi ise tam anlamıyla bir görsel şölendi. Oyuncuların hepsi (Jean- Claude Dreyfus başta olmak üzere) hepsi hayatlarının rolünü oynamış. Kara mizahı seviyorsanız izlemenizi tavsiye ederim.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder