Cuma, Eylül 20, 2013

Murathan Mungan 'Mutfak' Edası İle Muhteşem Dönüş



   


   Günaydıınn! Bugün pek bir keyifli uyandım. Gitme vakti yaklaştıkça içim kıpır kıpır. Fakat bir yandan da özlerim amaa şeklinde geziniyorum ortada. Rüyalarımı yazsam kitap haline getirebilirim mesela polisiye olabilir. Dün gece, Florida'ya gittiğim ilk gün eve giderken bir suçlu yakaladığımı polise teslim ettiğimi gördüm:) Tam o an havalı bir şekilde yürürken 'aay ben Türkiye'de suçlu yakalayamam ki özlediim' diye ağlarken rüya bitti. Siz anlayın ne kadar karışık kafam.

   Kararlıyım da özleme korkusu var sadece. Gerçi San Diego'da pek özlediğim söylenemez döndüğümde 'İzmir ne ya burası ne fena bir yer' diyordum:) Küçük Hanfendü yani tam.

   Hep içimde kaldı Amerika'ya bir gün geri dönmek. Babam çok söyledi de 2 sene sonradan düşüyor bende jeton. Şimdi de onların göndermeye pek gönlü yok. Ağabeyciğim orada bir de ben gidince tamamen uzak olacağımızdan hatta benim de orada biriyle evlenip temelli kalacağımdan korkuyorlar:) Annem sıkı sıkı tembihliyor sakın biriyle evleneyim kalayım deme diye. Bir de sipariş üzerineymiş gibi sanki yok sarışın olsun bari ailede sarışın çocuk hiç yok gibi konuşunca onun da dönmemi ne kadar istediğinden emin olmadığını anlıyorum. Yok yok diyorum da gönül işi bu belli de olmaz ne diyeyim:)) Zaten sadece onları çok özlersem ne yaparım diye düşünüyorum. Bir de Berin'i, Serpil'i. İki de dostum var. Bu kadar. Ama aile farklı işte. Şu birkaç ayda ömrümde demediğim kadar onlar olmasaymış ne yapardım dedim. Canım ailem hepinizi oraya toplayacağım ben.

   Şaka bir yana daha gitmeden bir sürü plan yaptım kafamda. Notlar aldım. Gidilecek, görülecek yerler ve boş vakit kalmaması için yapılacak aktiviteler gibi.. Abiciğime çok iş düşüyor bu durumda ama olsun iki deli gezeriz ne güzel.

   Bazen hayat insana öyle şeyler yaşatır ki aslında nasıl biri olduğunu unutursun. bambaşka bir kişiliğe bürünürsün. Geçen gün Gizem'in arkadaşı benim için yeni tanıştığımız birine 'Çok konuşur maşallah çenesi düşük ama keyif verecek şekilde korkma' dedi uzun zamandır birinden duymadığım için şöyle bir dönüp baktım. Dalga mı geçti yoksa ciddi mi diye. Ciddi! Ben gerçekten onlarla birlikteyken kıkır kıkır bir haldeyim. Bir espriler bir kahkahalar beni tanıyan asla inanmaz buna! Aslında özüm buymuş da nice zaman sonra ortaya çıkarmışım o zaman fark ettim. Bildiğiniz çok güler ve çok konuşur bir haldeyim. Vay be ben çok uzun zamandır sessiz sakin bir haldeydim içimde ne cevherler varmış haberim yokmuş dedim kendi kendime. Demekki özüm kafam rahatsa ortaya çıkıyor. Kısıtlandığımı hissetmediğim an. Bu halimi sevdim. Hatta pek çok sevdim. Sakinim ama eğlenceliyim. Özlemişim! 

   Yine çenem düştü. Bu bir yemek blogumu?? Ben bile unutuyorum bazen. Lütfen sonuna kadar okuyuun! Lütfeen. 

   O zaman hemen bir kitap veriyorum size. Murathan Mungan'ın tiyatro oyun kitabı 'Mutfak'. 



   Hayat belirlediğiniz istikametten saptığında durup 'Acaba ben nerede hata yaptım?' diye düşünmenin herhalde bir adım sonrasına düşer en baştan başlama isteği. Anne karnının korunaklı, sıcak boşluğu içine gömülecek kadar başa dönmek pek mümkün olmadığından, çoğu zaman dönmesi en mümkün başlangıç noktasında alır soluğu insan. Katillerin mutlaka cinayet mahalline dönmesinin de bununla bir ilgisi var mıdır bilmem ama metropol hayatının yorduğu plaza kadınlarının yeniden başlamak için ilk dönüp geldikleri yerin genelde mutfak olması tesadüf olamaz.

   Murathan Mungan'ın oyun türünde yazılmış yeni kitabı 'Mutfak', kitapta da belirtildiği gibi hayatta dikiş tutturamamış bir grup kadının yeniden başlamak için bir araya gelerek hayatın kadınları tıktığı yerden, mutfaktan işe başlamasını anlatıyor. 
       
   Giriş metninden alıntılamak gerekirse oyun 'İstanbul'un Kabataş, Fındıklı, Cihangir gibi semtlerinin birinde, çevredeki işyerlerine ev yemekleri yapan mütevazı bir lokantanın mutfağında' geçiyor. Sayfaları çevirdikçe Defne, Servet, Feryal ve Şükran'ın, onların bu maceralarına tanık olan Aynur, Gülbahar, Selma, Özcan, Nesrin, Marika, Şeyhmus ve Funda'nın ve de bu mutfağın içinde bulunduğu evin hikayesini öğreniyorsunuz bir bir. Metinde karşınıza çıkan kuş üzümlü pazı kavurma, portakallı kereviz, tarçınlı pilaki, terbiyeli kuşkonmaz, körili karnabahar salatası gibi yemekler et yemediği bilinen yazarın damak zevki hakkında küçük ipuçları verirken ağzınızın sulanmasına da yol açıyor. Siz de mutfağa girip birini yapayım bari diyorsunuz:)

   Ispanak ayıklarken, soğan doğrarken, bulaşıkları yıkarken ya da ekmek dilimlerken derin muhabbetlere dalan bu kadınların söylediklerinden 'Tenine dokunulmayan kadının kalbi sertleşirmiş', 'Bir kadının hayatına en az bir alçak herif girmedikçe o kadın yetişkin biri sayılamazmış', 'Hayat aslında çok hafif bir şey, sırf ölüm var diye her şeyi fazla ciddiye alıyoruz', 'Bu memleket çok hırsız, uğursuz, çok eli kanlı zalim yetiştirdi ama çok da iyi şairler yetiştirdi' gibi pek çok cümle kar kalıyor yanınıza kitabı bitirdiğinizde.

   Mutlaka kitabı edinin. Zaten Murathan Mungan'ı çok severim. Bu kitabı okuduktan sonra sımsıkı sarılıp sevesin geldi onu.

   Sonuna kadar okuduğunuz için çook teşekkürler:)

1 yorum: