Perşembe, Kasım 22, 2012

Selimiye'de bir Sardunya Restoran






   Enes ve Zeynep'in 15 eylülde ki pek güzel düğününden sonra Bahattin abi ve Günay ablamızın misafiri olduk Taha ile Bozburun'da.
   
   Bahattin abi, Tahacığımın babası. Hayatı yaşamayı bilir, sakindir, keyiflidir, hoşsohbettir, harika bir ev sahibidir. Hep birlikte içtik, güldük, eğlendik, yeri geldi dertleştik. Sonunda 10 gün nasıl geçti anlamadık..
   Günay ablacım ise, Bahattin abinin eşi. Kendisi tanıdığım en komik insanlardan biri. Söylediği şeylerin şaka ya da ciddi olduğunu hep yüz ifadesinden çıkarmaya çalışırım. O süre içinde güzel vakit geçirmemizde emeği büyüktür.
   
   Tatilimizi teknede geçirdik. Bozburun koylarında bir kaç gece konakladık. Geceleri koy çok karanlık olduğu için inip odaya yatmak işkence gibi geldi ilk gece. Korku filmlerinde yaşanıcak her türlü olay canlandı gözümde. Koyda tavşan ve keçiden başka bişi olmadığını bilmeme rağmen:) Sabah mis gibi havaya uyanınca dönene kadar koyda kalmak istedim. Gözlerimi parıldayan güneşe, masmavi denize açtım resmen! Ayrıca dalga sesi dinleyerek uyumaktan daha güzel ne olabilir ki değil mi ama? :)
                               
   Bu arada Bozburun, Marmaris'in batısında yer alan minik, şirin, sessiz, sakin bir tatil yöresi. Güzeldir, tam kafa dinlemeliktir. Eylül ün sonlarında bile kıpırtısız olan denizi tertemizdir. Bir de, yıldızları o denizin üzerinden izleyebildiğim tek yer olarak hatırımdan çıkmaz artık Bozburun.. Gezilip görülecek çok yeri yok, sadece huzur dolmak için gidilmeli..


  
 Gittiğimiz bi restoran vardı ki tam Selimiye'ye yakışır bir yer.. Sardunya Restoran... 

   Efendime söyleyeyim Selimiye'de olup deniz kenarında ama masaları resmen denizin üstünde olan, biraz salaş, biraz şık, şahane balıklar pişiren kocaman bir yer! 
   Hemen yan tarafta ufak bungalovlarda konaklama imkanı da bulunmakta. Hem yemek hem konaklama fiyatları gayet makul.
                 

   Restoran çalışanları gayet iyi, yemekleri çok lezzetli. Büyük bir alan olmasına rağmen o tarihte öyle bir yerin akşamları full olması şaşırtıcı. 
   
   Bir de restoranın iki tane ördeği vardı, iki uyanık.. Arkalı önlü gezip her masada vakvak edip sevimlilikleri sayesinde balığın en güzel parçasını almalarına şahit olmam çok keyifliydi. Dayanamayıp bizzat restoran sahipleri ile tanışıp tebrik ettim. 
          
   Biz geceye ve sohbete doyamayınca bir kere daha gitmeye karar verdik.

   İlk gittiğimiz akşam bizim kaptanın tuttuğu lagos u yedik. Restorandan seçtiğimiz mezeler ise patlıcan salata, ahtapot salata (BAYILDIM!) ve tamamen organik, elleriyle yetiştirdikleri, yeşilliklerden oluşan salata! 
   
  





    Bu arada küçük bir bilgi olarak menülerinde lagos, levrek, çipura, fangiri, sinarit, orfoz gibi sadece burada yetişen balıklara yer verdiklerini öğrendim.




   Diğer gidişimizde ise kararı tamamen onlara bıraktık. Sonucunda masamıza orfoz geldi. Ben orfozu daha önce denememiştim. Pamuk gibi, şahane lezzeti olan bir balık.
Hatta Bahattin abinin tanışıklığı sayesinde güzel bir tarif bile aldım sadece ve sizler için :)



                                                                   

        Ocakta Balık Buğulama

     
      1 kg orfoz için :


  • 1 adet soğan
  • 1 adet patates
  • 2-3 diş sarımsak
  • 1-2 dal maydanoz
  • 2 adet domates 
  • 1 adet sivri biber
  • Defne yaprağı
  • Tane karabiber
  • Biraz zeytinyağı ve tereyağı




  • Balığı temizledikten sonra tencereye piyaz doğranmış soğanı koyun. 
  • Sonra diğer malzemeleri temizleyip, kesip ekleyin. 
  • Sebzelerin içine balığı oturtup balığın yarısına kadar su ilave edin. 
  • Kaynayınca altını kısıp orta ateşte 45 dakika pişirin. 
  • Sonra yemeği servis tabağına alıp üzerini maydanoz yaprakları ile süsleyin.
  • Afiyet olsun :)


     Bu arada yemeğin lagos, levrek özellikle orfozla yapıldığında güzel ve lezzetli olduğunu belirtme ihtiyacı hissediyorum. Öyle diyorlar :) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder