Pazartesi, Ekim 15, 2012

MSA Günlükleri


      Merhaba,


   Ben Dilara. Uzun bir araştırma sonrasında ben de artık blog sahibiyim :) Araştırmamın uzun sürmesinin tek sebebi bu blog nasıl kurulur değil sadece, yemek yapmaya ve sonrasında yedirmeye bayılan ben bu işi hep devam ettirmek istedim. Bikaç iş deneyimi sonrası o mutfakların bana göre olmadığını anlamam çok uzun sürmedi.

   Küçüklüğümden gelen bir şey değil bu yemek sevdası! Ben minik sevimli bir butik cafe sahibi olma hayallerimi sevgilime anlattım ve bu işe nasıl girebilirim kendimi nasıl geliştirebilirim diye ufak çaplı beyin fırtınasından sonra (düşünen sevgilim olunca beyin fırtınası uzun sürmüyor tabii:) )internetten MSA'yı bulduk.

   Tabii önce babayı ikna etmek vardı ki işin en önemli kısımlarından biri buydu. Senelerdir İzmir'de yalnız yaşamak sorun değildi de ben hala onların yanına gittiğimde "12 de evde olmanı istiyorum" diyen bi baba olunca İstanbul'a yollaması sancılı olabilirdi. Bu tür durumlarda eğer babaya sormaya cesaretiniz yoksa önden anneyi yollamak hep faydalı olmuştur:) Annenin olumlu konuşmalarından sonra ben çıktım karşısına "böyle böyle ben bu işi yapmak istiyorum bu iş beni mutlu edecek" falan filan derken adamcağız nasıl hayır desin. "İyi düşündüysen bu senin hayatın, sen bilirsin" dedi ve ben aynı gün okulla görüşmeler yaptım mailleştim.

   Fakat benim bu şahane okula başlamam için önce okulumu bitirmem gerekiyordu. İzmir Yaşar Üniversitesinde kendimle alakasız bi bölüm okuyarak nasıl o 4 senemi mutsuz geçirmişim hala şaşarım. Neyse, bendeniz 4 senede atmadığım deparı 6 ay içinde atarak okulu bitirdim ve koşa koşa İstanbul'a geldim yerleştim. Artık hem sevgilime çok yakındım hem de "yapamam olmaz ki" dediğim şeyi başarmak için bir adım atmıştım.

   5 ay boyunca çookça uzun yolları gittim geldim gıkımı çıkarmadan. Severek yapınca ne kadar yorulursan yorul hiç zor gelmiyor insana. Okul bitti, stajımı 3 ay Beymen Brasserie de yaptım. Şahane ustalarla, cheflerle çalıştım. Çalışanların hepsi teker teker harika insanlardı. Tek bi sorun örneğin "usta bu Risotto böyle yapılmıyo amaaa" diye çıkıntılık yaptığımda "yap sen yap artistlik mi taslıyosun okullusun diye?" cevabını alırdım her defasında. Kuzu gibi yapardım tabii:) Kendi yerime sahip olamadan özgürce yemeklerimi yapamayacağımı anlamam uzun sürmedi...
   
   Bazı  iş tecrübelerim oldu. Her defasında daha farklı konseptte çalıştım. Fakat işin içine girince aslında ne kadar zor olduğunu mutfakla ayrı, garsonla ayrı, diğer çalışanlarla ayrı uğraşmanın çok yorucu olduğunu farkettim. Bu işten kopmadan yemekle haşır neşir olmaya devam ederek nasıl yaparım diye düşündükten 
sonra - ki bu düşünme sürem bir kış ve bir yaz mevsimi kadar uzun sürdü:) - (sahilde güneşlenirken bile gerçekten düşündüm:) ) günlüğümsü bir blog sahibi olmaya,denediğim, çevrem tarafından beğenilen tarifleri buraya koymaya karar verdim. Tabii daha da güzeli programladığım yurt dışı seyahatlerini yemek üzerine yapıp hem yiyeceğim hem gezeceğim hem de size burdan anında ileteceğim. Tavsiye ettiğim yerlere yolunuz düşerse denemeden dönmeyin derim ;) 
  
   Hayat gerçekten de çok zor!




   MSA günleri gerçekten çok güzeldi..O zaman ki yorgunluğun aslında yorgunluktan sayılmadığını çok sonra anladım!

  


   Ahh..Sevgili Murat chef! En sevdiğim chef..Dersini hep pür dikkat dinlerdik!













   "Lütfen beğensin" şeklinde bakışımdan da anlaşıldığı gibi pek kolay beğenmezdi! Zalim chef!











   Temizlik zamanı!Yemek yapmak
hiç zor olmazdı da temizlik en yorucu olanıydı!














2 yorum:

  1. Sen bir Yalim ailesi kadinlarindansin. Leziz yemekler yapmak kaninda var.
    Bi de su yaptigin leziz yemeklerden biz de tatsak hic fena olmayacak...
    Sabirsizlikla bekliyorum bilesin...
    Mutlu olman dileklerimle...

    YanıtlaSil