Cuma, Ocak 18, 2013

Ye, Dua Et, Sev..


''Mutlu kalmak istiyorsan durduğun yeri her dakika bileceksin. Burada denge mükemmeldir. Cennet ve yeryüzün buluştuğu yer. Ne fazla tanrı ne fazla bencillik. Aksi halde hayat çılgına döner; dengeni yitirir ve güç kaybedersin.''



   Ye, Dua et, Sev..

   Kitabını okumak için aldığımda bir şekilde yarım kalmıştı. Şimdi filmini izledim ve izlediğim filmi yazabilir miyim daha doğrusu iyi anlatabilir miyim bilmiyorum. Eşi ile sıkıntılı bir boşanma dönemini anlatmış, bir erkek arkadaş ile mutsuz olan bir ilişki yaşamış ve sonunda içindeki boşluğu doldurmanın peşine düştüğü bir yolculuğa çıkarak haz, dinsel, inanç ve dengenin arayışına girer Elizabeth. 


   Roma'da yakışıklı bir İtalyandan ders alarak birkaç kilo alacak; Hindistan'da ruhunu aydınlatacak, kendini Tanrıya adayacak ve Bali adasında dişleri olmayan bir şifacıdan huzurun yeni tanımını öğrenecektir. 


   Söylemeden geçemeyeceğim. Roma'da yediği o yemeklerden sonra kendimi tutamayıp koca bir tabak domates soslu makarna yaptım! :)


    3 ayrı şehir ve 3 ayrı düşüncenin eşsiz lezzette anlatımı...

    Eat (Roma),  değişimin sonsuz dalgalarına hazırlığını bu ülkede keşfediyor. Kalmaktan daha zor olan şey gitmek. İtalya sokakları onun kendiyle yüzleşmelerinin ilk etabı diyebilirim. ''Bir yabancının seni, senin gördüğünden net görmesi ürkütücü.''



   Pray (Hindistan), burayı meditasyon bahçesi olarak tasvir etmiş. Huzur aramaya geldiği yer. Düşüncelerini her gün elbiselerini seçtiği gibi seçmeyi öğrenecektir. ''Ne dilediğine dikkat et, çünkü gerçek olabilir.''


   Love (Bali), Bali’yi evrenin merkezi olarak anlatmış. Bali’de herkes aşkı muhakkak yaşar. Mutlu kalmak istiyorsan durduğun yeri her zaman bileceksin. ''Denge, kimseyi kendini sevdiğinden daha az sevdiğini göstermek değildir. Sevgide dengeyi kaybetmek, yaşamın dengesinin bir parçasıdır.''


   Yazar Elizabeth Gilbert'ın kendi hayat deneyiminden yola çıkarak yazdığı Eat, Pray, Love kitabından uyarlanan filmde Julia Roberts, ABD'nin popüler yazarını canlandırmış. 


   Gözyaşlarımın aktığı bölümler oldu, ama dudaklarımdaki gülümsemeyi hissettiğim kısım da fazlacaydı. Güzeldi, keyifliydi, hüzünlüydü.. Hepsi bir aradaydı. 

   Bir de sevgili Ketut:) Filmde belki de en çok bu adamı sevdim. Ah Ketut ah, beni de iyileştirecek bir formülün var mı acaba?


   Belki size komik gelebilir ama aslında film beni seçti, ben onu değil. Zamanlaması pek süperdi çünkü!

   Merak etmeyin. Hindistan'a gidecek cesaretim yok:) En azından yalnız başıma...

 




2 yorum:

  1. fethiye bahceci18 Oca 2013 12:01:00

    Sevgili dilara sen iyileşmenin başlangıcını bulmuşsun kelimelerle dansederek(kız kardeşimin sözüdür ),üreterek çok ta ketuta ya ihtiyacın yok bana göre:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) İyi ki başlamışım yazmaya.. Bana verdiği keyif bambaşka. Tabii daha çooook yolum var ama başlamak da önemli dimi? :) Teşekkürler

      Sil