Perşembe, Ağustos 08, 2013

Bir Yanımız Eksik Bayram Bu Bayram



   Küçüklüğümde oturduğumuz mahallede özellikle yaz akşamları çok geç saatlere kadar sokakta oynayabiliyorduk. Komşuluk vardı, herkes birbirini tanıyordu ve sanki o zamanlar şimdiki kadar bir tehlike yoktu sokakta. 

   Öyle barbielerle oynama gibi huylarım yoktu benim. Ya bisiklete biner birilerini ezerdim ya  ağaçların tepesine çıkardım ya da en yakın arkadaşım Mahmut'u döverdim:) Böyle dediğime bakmayın yaramaz değildim de Mahmut'a küs olduğum bir gün arabamızın üstüne oturması onu kovalamam için haklı bir sebepti:) Böyle bir çocuk olunca haliyle bütün mahalleye kendimi tanıtmış olurdum. Tek korktuğum kişi iğneyi teyzeydi. Buna rağmen insanlara kendimi sevdirmeyi de bilirmişim. 

   Bütün mahalle birbirini tanırdı zaten. Apartman dostlukları başkaydı. Bayram günleri en üst kattan başlardık gezmeye. En alt kata kadar tek tek kapıları çalardık. Sonra hop yan apartmana. Diyorum ya herkes birbirini tanıdığı için geri çevirme de olmazdı. Her ne kadar sonunda şeker ve mendil sayısı paralarımızdan fazla da çıksa pek keyif alırdım o gezmelerden.

   Şimdi ise büyüdük. Çok yakın bir büyüğüm olmadığı sürece evde oturmayı tercih ediyoruz. Çalışıyor ve aileden uzaksak hiç gidemiyoruz bile. Telefona kalıyor kutlamalarımız. Harçlıklar da banka hesabına yatıyor:) Bu şekilde kutlamalar yüzünden içim buruk mu? Fazlasıyla. Fakat artık harçlık verme sırası bize geliyor maalesef çok çalışmak gerek:)

   Yazdıkça fark ediyorum ki o zamanları özlüyorum. Hayat daha kolaydı, daha mutluyduk. Daha habersizdik kötülüklerden. Yaşanan bazı şeylere hala hazırlıksız olduğumu hissettikçe, acaba hangi yaşımda hislerim biraz daha körelecek ve en sevdiğin ya da en yakının da olsa insanların her şeyi yapabileceklerini göz önüne alabileceğim diye düşünmeden edemiyorum.

   Gerçi ben Mahmut'u dövdükten sonra bile o yaşımda oturup üzüntümden ağlardım. Bende bu duygu baki kalacak anlaşılan.

   Gece uyumadan tüm sevdiklerim için dua ettim. Anneannem, Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz, Abdullah Cömert, Medeni Yıldırım, Mehmet Ayvalıtaş'ı ve Mustafa Sarı'yı da unutmadım. Onların aileleri için bu bayram çok zor geçecektir eminim. Lobna ve Berkin için ise dualarım bambaşka. Bir sonraki bayramda aileleri ile olabilme duygusunu tekrar yaşamaları tek dileğim. 

   Neresinden bakarsanız bakın hüzün kokan bir sabaha uyandık, bugün Ramazan Bayramı. Gönül isterdi ki bütün bunların hiç biri olmasın hüzünler yaşanmasın…

   İdam kararından zerre kadar hoşlanmam, ölümün insana verilecek ceza olduğuna da asla inanmam. Fakat yüzlerce “müebbet” canlı canlı ölümün bir başka hali…

   Müebbet dediğiniz ne? Tıkıldığınız dört duvar arasında ne zaman nasıl geleceğini bilmediğiniz ölümü beklemek yani sonunuzun ölüm olduğunu bilerek beklemek…

   Ya bu Ramazan Bayramını babalarıyla, sevdikleriyle geçirmeyecek çoluk çocuk arkadaş ve dostlar.. Sevinçle hüzün arasında gidip gelmek ne demektir bilen var mı? Kaçımız yaşadık sevginin dört duvar arasına tıkılmış halini?

   Yine de bugün bayram! Şeker bayramı. Daha güzel günler için dualarımız, dileklerimiz gerçek olsun. Mutlu, bol neşeli, kimseyi kırmadığımız, ah almadığımızı bilmenin verdiği huzurun bizi hafiflettiği bir hayat yaşayalım. Bugün bizi üzen herkesi, her şeyi affedip geride bıraktığımız bir gün olsun.

   Unuttuklarımızı, vefasızlıklarımızı, vurdumduymazlıklarımızı, kötülüklerimizi, karamsarlığımızı, terk edişlerimizi, şükürsüzlüğümüzü, kaçışlarımızı, esaretimizi hiçleştirip kendimizle bayramlaşmayı da unutmayalım!

   Bir de lütfen harçlıklarda pinti olmayalım. Şimdiki çocuklar fazla şeker az harçlıkla kandırılacak gibi değiller:)

   İyi bayramlar! 

   

1 yorum:

  1. iyi bayramlar cok duygulandim hersey gonlunuze gore olsun

    YanıtlaSil